29 Aralık 2011

İçine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz?

Tüketmek için bunca acele ettiğiniz, takvim yapraklarına…

Onca hızla çevirdiğiniz akreplere yelkovanlara…

İçine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz?

“Ne kadarı benim hayatım” diye soruyor musunuz?

Ne kadarını başkaları yaşamış benim yerime…

Ya da ben başkalarının?..

“Aynadakinin ne kadarı ben’im, ne kadarı oynadıklarım?

Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine….

Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen..

Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye…

Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan ötesi yalan…" demis Can Dundar..

Ne guzel soylemis. Telastan uzak, yalansiz, sevgiyi one cikaracak gucunuzle dolu bir yil gecirmeniz dilegiyle...

Rüzgar, içimde ıslık çalıyor...


Rüzgar, içimde ıslık çalıyor.

Hiçbir şeyin, hiç kimsenin efendisi değilim, kendi inançlarımın bile.

Rüzgara karşı duran, rüzgarın çarptığı şu yüzüm ben yalnızca; yüzüme çarpan rüzgar da benim.

Eduardo Galeano

Gördüğünüz ilk üç kelime 2012 de sizin olsun...

30 Aralık saat 02.39 da Karmanızı temizleyin...

30 Aralık saat 02.39′da (yani bu sabaha karşı) Balık burcundaki Ay, Ay düğümleri ile kare açı içerisinde. Karşısında ise Başak Burcunda Mars var.

Bu gece karma temizliği yapmak için çok kıymetli enerjiler bizleri sarıp sarmalıyor. Bu tür enerjiler aktive olduğunda belirgin bir gerginlik ya da huzursuzluk hissedebiliriz. Bu yüzden bu gece etkinin geçici olduğunu hatırlamalısınız . Eğer geçmişe dair bazı travmaları temizlemek istiyorsanız, gece 02:00 de kalkıp şunları yapmalısınız:

- Değişmesi gereken, fakat bir türlü değiştirmeye cesaret edemediğiniz konulara odaklanın

- Affetmeniz gereken, fakat bir türlü affedemediğiniz kişilere odaklanın

- Geçmişte yaşanmış fakat bir türlü unutamadığınız olaylara odaklanın

- Çocukluk döneminden hatırladığınız travmalara odaklanın

- Yaşamınıza ait olmadığını düşündüğünüz, ancak yine de zihninizde bir şekilde var olan travmalarınıza odaklanın.

bir kağıda bunların her birinin sizin üzerinizde yarattığı duyguya odaklanın ve bu duygu veya duyguları kağıda yazın (kin, merhamet, öfke, acıma gibi ).

Sonra saat 02:39′da lütfen bu kağıdı üç kez “Sevgiyle Özgür Bırakıyorum! Kendimi ve tüm anılarımı AFFEDİYORUM!” diyerek yakın.

Ardından uykuya daldığınızda eğer bir rüya görürseniz, rüyanızı muhakkak bir kenara yazın. Hemen olmasa da rüyanız bir gün sizin için önemli bir anlam içerecektir

http://astroistanbul.com/2011/12/29/30-aralik-saat-02-39-da-karmanizi-temizleyin/ Yurda Halaa teşekkürlerimle...

Olay bir üniversitede, profesör ve bir öğrenci arasında geçer.

 Olay bir üniversitede, profesör ve bir öğrenci arasında geçer. Öğrenci yemekhanede boş yer bulamadığı için profesörün yanına oturur. Profesör bu durumu kabullenemez ve çocuğa; - öküzlerle kuşlar bir arada oturamaz, der.

Öğrenci hiç bozuntuya vermeden; -o zaman ben uçayım, diye kalkar. Profesör durumu içine sindiremeyince öğrencinin sınavından kalması için elinden geleni yapar. Fakat öğrenci soruları eksiksiz cevaplandırır.

Bunun üzerine profesör; - sana bir soru sorucum, der. — yolda karşına iki kese çıktı birinde akıl diğerinde para var. Hangisini alırdın? Der. Öğrenci; - parayı alırdım. Deyince profesör; -ben aklı alırdım, der.

Öğrenci karşılık verir; - doğaldır insan neye ihtiyacı olursa onu alır

Çıldırmak üzere olan profesör öğrencinin sınav kâğıdına büyük harflerle 'ÖKÜZ' yazar. Öğrenciye verir. Odadan çıkan öğrenci bir kaç dakka sonra gelip seslenir; - hocam imzanızı atmışsınız ama notum nerede, der!!!:))))))))))))))

Tövbe kökünü...Pişmanlık yaprağı ile karıştır...Kalp havanında...Birleştirme tokmağı ile döv

Tövbe kökünü

Pişmanlık yaprağı ile karıştır

Kalp havanında

Birleştirme tokmağı ile döv

İnsaf eleğinden geçir

Göz yaşıyla yoğur

Aşk fırınında pişir

Akşam-sabah bol miktarda ye.

Yunus Emre

metal belly dance - Metal Müzik Eşliğinde Dansöz...

http://youtu.be/_kmKQOUvkY8

Kendinden kaçanlara...

Kendinden kaçanlara...

Saklanacak yer kalmaz dünyada

Gün gelir kendileriyle tanışırlar

Asıl yalnızlık o zaman başlar

Hayata geç kalmıştır kendine geç kalan

 Şairin dediği gibi

Bir daha yaşamak zorunda kalır

 Geçmişi anlamayan...


Murathan MUNGAN

Yaşamak Güzel Umudun Varsa...

Televizyonun esiri miyiz ?

Dünyada Bulunma Nedenlerimiz...



 

1- Yaratma (Oluşturma) Gücümüzü Geliştirmek İçin:

2- Nötür Düşünceye Ulaşabilmek İçin:

3- İkilikleri Birliğe Dönüştürebilmek İçin:

4- Korkuyu Sevgiye Dönüştürebilmek İçin:

5- Kim Olduğumuzu Öğrenebilmek İçin:

Yıkanma vakti... Günün fotosu...29/12/2011

Bu acı , adım adım senin iyiliğine dönüşecek...

Dayan...

Bu acı , adım adım senin iyiliğine dönüşecek...

Hayatına tekrar yenilikler ve güzellikler girecek...

Sabret...

Ben Bu Şehrin... Entelköy Müzik Klibi

http://youtu.be/PSJpn1OnDGg

Eğer; ileride KEŞKE demek istemiyorsan üç şeyi doğru seç...



 

Eğer; ileride KEŞKE demek istemiyorsan üç şeyi doğru seç:

Eşini doğru seç...

İşini doğru seç...

Arkadaşını doğru seç...!

‘’Hayır’’ Cevabına Verdiğimiz Tepkiler…

Bu konuda geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ediyordum; kendisi turizmci. Bana her sene bayram dönemi tekrarlanan bir anısını anlattı… Malum, bayram dönemi en yoğun ve yer kalmayan dönem… Yani ‘hayır yerimiz kalmadı’’ cevabını aldığımız bir dönem… Telefonu açmış ve karşı taraftan “bayramda Malta adasına gitmek istiyoruz, iki kişiyiz, maliyeti nedir, vizesi var mı’’ diye peş peşe sorular gelmeye başlamış… Bizimkinin cevabı: “Maalesef beyefendi yerimiz kalmadı” olmuş… Karşı tarafın cevabı: “Peki hiç mi kalmadı” olmuş… Bu diyalog defalarca ve her telefonda tekrarlanmış… İllaki bir ısrar ve kabullenmeme durumu cevaplara mutlaka yansıyor…

Amerika’da barların önündeki korumalar içeri girmek isteyen tek erkeklere önce giremezsin derlermiş… Adam uslu uslu bu cevabı kabul edip gitmeye kalkarsa, korumalar tamam bu adam içerde arıza çıkarmaz, bir kadın onu reddetse bile sorun olmaz kanaatine varıp içeri öyle alırlarmış…

Ya da mağazada bir gömlek, kazak beğeniriz… Ama rengi kalmamıştır, bedeni kalmamıştır, depoda kalmamıştır. Hemen kasaya koşarız, başka şubelerinde var mıdır acaba? Hatta Türkiye’deki herhangi bir şubelerinde var mı acaba? Sorun değil… Biz illa ki o gömleği istiyoruz çünkü… On gün bile sürse bekleriz… Halbuki etraf dükkan dolu, seçenek dolu… O olmazsa başkası olur… Belki de daha güzeli olur… Bu bulamadığımız, olmayan şeyi bulmaya yönelik tutkumuz nereden geliyor acaba???

Ve zurnanın zırt dediği yer olan ilişkilere gelelim… İlişki daha başlamadan bile bir taraf diğer tarafı takıntı haline getirmeye adaydır… Daha kendisi bile emin olmadan, karşı tarafı tanımadan, ya tutarsa diye bir teklifte bulunur… Eğer karşı taraf hayır derse… Vay aman vay… Peşine düşmeler, telefonla aramalar, araya arkadaş koymalar, hele şimdinin internet dünyasında facebook’tan sürekli mesaj atmalar… “Dur bi kardeşim, ne oluyor dön bir kendine bak” demek gereken durumlardan biri… Hayır cevabı almanın sanırım en can sıkıcı taraflardan biri, insanın gururuna dokunması ve kendine güvenini yitirmesine sebep olması… Halbuki sadece iki tarafın birbirine uygun olmadığını anlamak yeterli… Eğer uygun olsaydı karşı taraf zaten ‘hayır ‘demez di ki… Cevapları bu kadar kişiselleştirmeye gerek olmadığını düşünüyorum…

Ve en zor hayır cevabının alındığı yer ise ilişki yaşanmıştır, anılar birikmiştir, duygular sel olup gitmiştir… Bir taraf birden ben artık istemiyorum der… İşte budur…Bütün mesele bu hayır cevabına olgunca yaklaşmasını bilmiyoruz… Bir inattır, bir kovalamacıdır başlıyor arkasından. Bir umutla denenen arkadaş ortamı ayarlamaları, biz zaten arkadaşız görüşsek ne olurki’ler, sokakta tesadüfen karşılaşmalar, telefonuna sürekli mesaj atmalar,  bunu niye kendimize yapıyoruz ki… Anlamak mümkün değil… Boşuna “kaçan balık büyük olur” dememişler galiba…  Esas mesele burada alınan ‘hayır’lardan sonra insanın kendi merkezinden fazla uzaklaşmaması… Bir denenir, iki denenir sonra da bir bunalım döneminden sonra tekrar hayata dönülür diye düşünüyorum. Israrcılık sadece karşı tarafı uzaklaştıracak bir hareketten ibaret olacaktır… Bir tatile çıkmalı, bir hobi edinmeli, ya da evde film seyredip yas dönemini olgunca atlatmasını bilmeli… Yeni yıl arifesinde olduğumuz bu günlerde, ‘hayır’ cevabına verdiğimiz tepkileri bir gözden geçirmeye ne dersiniz…

Sağlıcakla,

Olumsuz duygular ömür yıpratır..

Olumsuz duygular ömür yıpratır..

Güzel duygular sevgi yaratır..

Olumsuz insanlar kapı kapatır..

İyi insanlar her zaman kendini aratır..

SEÇİM SENİN ;)

kötü, "sen" kötü dediğin için kötüdür... iyi, "sen" iyi dediğin için iyidir...

kötü, "sen" kötü dediğin için kötüdür... iyi, "sen" iyi dediğin için iyidir...

güzel, "sen" güzel dediğin için güzel ve çirkin, "sen" çirkin dediğin için çirkindir...

yüklediğin anlamlar "sen"i yaratır, yarattıkların "sen"i çerçeveler,

çerçeveler ise özgürlüğünü elinden alır...

özgürlüğün yoksa "sen" de yoksun

Nuray Sayarı’dan yılbaşı gecesine özel ritüeller!

Yeni yıla girerken mutlaka kök çakrasının rengi olan kırmızıyı giymenizi öneren ünlü astrolog, bizim “batıl” diye bildiğimiz kırmızı iç çamaşırı giymenin, aslında kök çarka renginden geldiğini açıklıyor ve ekliyor "Kırmızı bir elbise, çorap, iç çamaşırı ne olursa olsun ama üzerinizde kırmızı bir şey olsun ve yeni yıla kırmız...ıyla girin."


 Nuray Sayarı’nın yeni yıla girmeden uygulamanızı önerdiği bir diğer ritüel de evinizi ya da iş yerinizi bir tutam adaçayı ile tütsülemeniz. Ünlü astrolog adaçayı ile evinizin ve mekanınızın enerjisini temizlemenizi öneriyor.


Yeni yıla girmeden evvel mutlaka kırmızı bir dilek kesesi hazırlamanızı öneren Nuray Sayarı, hazırladığınız kesenin içine hayatınızda olmasını istediğiniz şeyleri yazmanızı söylüyor. Dileklerinizi keseye koyduktan sonra ağacınız varsa ağacınıza, yoksa evinizde bir köşeye saklamanızı öneriyor.


Eski ve kötü enerjileri geçmiş yılda bırakmanız için Nuray Sayarı’nın önerdiği bir diğer ritüel de bu yıl neler yaşadıysanız, sizi neler hırpaladıysa, neler yıprattıysa bir kağıda da bunları, öfkelerinizi, üzüntülerinizi yazmanız. Yazdıktan sonra tam 2012’ye girerken o kağıdı yakın ve “affettim, teşekkür ettim” deyin.


Yeni yılda evinize bereket gelmesi için Nuray Sayarı’nın önerisi bir nar almanız ve o narı bir poşete koyup, evinizin ya da iş yerinizin kapısında ister besmele çekip, ister haç çıkartarak patlatmanız daha sonra da afiyetle yemeniz. Ünlü astrolog bu ritüelin yeni yıla kısmetinizle girmenizi sağlayacağını söylüyor.


Nuray Sayarı’nın yılbaşı sofranız için önerileri ise şöyle; sofranızda mutlaka kırmızı bir mum yakın, melek figürleri, nar, badem, ceviz koyun ve defneyapraklarıyla sofranızı süsleyin.

. Son olarak da 2012’ye girerken muhakkak, iyi dileklerinizle bir bitki dikmenizi öneriyor Nuray Sayarı. Hem de bu ritüeli şimdiden yapabilirsiniz. Ünlü astrolog bir şey dikmenizi, bir ürün işlemenizi hatta bir zeytin ağacı dikmenizi söylüyor. Balkonunuzda ya da mutfağınızda bir zeytin ağacınız olmasını öneren Sayarı, o ağacın belki de yarın öbür gün sizi bahçeli bir eve taşıyabileceğini söylüyor

Gülümsemek...

Tamamı ile doğaldır .

Hiçbir katkı maddesi yoktur .

Radyasyon içermez yedek parça gereksinimi yoktur .

Şişmanlatmaz, aylık ödemesi yoktur, vergiden muaftir.

En önemlisi de beleştir

Haydi durma sende yüzüne yerleştir ve etrafındakilere bulaştır.... :)))))

Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin.."



 

Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin.

Mevlana (1207-1273)

Michelangelo’nun 87 yaşında söylediği çok değerli iki kelime var; “Ancora Impa ­ro” yani “Hala Öğreniyorum”

Michelangelo’nun 87 yaşında söylediği çok değerli iki kelime var; “Ancora Impa ­ro” yani “Hala Öğreniyorum”

Dünyadaki her insanın eşsiz bir potansiyeli olduğuna inanıyor ve bu potansiyelin yüce Tanrı’nın bize verdiği en kıymetli hediye olduğunu düşünüyorum. O potansiyeli hayata geçirebilmeyi de bizim Tanrı’ya sunabileceğimiz çok kıymetli bir hediye olarak görüyorum. Bazen es geçsek de bazen unutsak da bazen farkına varmasak da o potansiyel aslında çok kıymetli ve neredeyse ucu bucağı yok. Önemli olan biraz daha onu farkına varıp, gerçekten ne istediğinin peşinde koşmak ve onun için adımlar atmak. Benim gözümde her şey insanın kendine liderlik etmesiyle başlıyor.

Kişi yapabileceği işin peşinden koştukça kendisine liderlik etme şansı çoğalıyor. Böylelikle birilerinin gelip bizi koşturmasını veya birilerinin bize önderlik etmesinin ve bunu bir şekilde beklemenin önüne geçiyoruz. Kendimize liderlik ettikçe de hayatımıza daha çok yön vermiş oluyoruz ve hayallerimizin peşinden koşuyoruz

 

Şöyle bir bakın çocuklara; çok soru soruyorlar, her konuyu merak ediyorlar. Soruların ardı arkası kesilmiyor. Liderlere bakın, onlar da çok meraklı insanlar, sürekli öğrenmek istiyorlar. Öğreti yoktur liderlikte öğreni vardır. Çocukların ikinci avantajı hayallerinin olması. Üçüncü avantajları ise çok değerli olan sevinçleri. Bu heyecanla kendilerine liderlik etme, bir şeyler yapma, yeni ve farklı şeyleri ortaya koyma şansını çoğaltıyorlar. Bir gaye, sevinç, heyecan, motivasyon var onları güdüleyen. Bunun için de araştırıyorlar, soruyorlar, oynuyorlar.

 

Bugünlerde bana sıkça soruyorlar; “Meh­met Bey şu falanca kişi lider midir, değil midir?” Ben de soruya soruyla karşılık veri­yorum; “Bana, bahsettiğiniz kişinin birlikte çalıştığı kişilerden biraz bahseder misiniz?” Bunun anlamı şu: Ben ne kadar güçlü, ne kadar gelişime aç, merak eden, araştı­ran, hayalinin peşinden koşan, onun için mutluluk duyan kişilerle çalışıyorsam benim liderlik yapma şansım, o liderlikle kendimi ve etrafımdakileri geliştirme şansım o kadar çok artar. Ama bugün çoğunlukla yöneti­ciler kendilerine ileride tehdit olabileceğini düşündükleri yetenekli kişilerle çalışmaktan kaçınıyorlar. Bu kişinin kendisine bir şekilde sorun çıkartacağını, talep oluşturacağını ya da hayallerini zorlayacağını düşünüyorlar. Aslında bu zorlama olayı bambaşka yere götürüyor. Zorlama olsun ki öğrenme, de­neyim olsun, böylelikle kişiler de markalar da gelişsin

Mehmet Özel Yıldırım'ın Aralık Ayı A Plus Dergisinde çıkan röpörtajından bir bölümdür...

Nasıl bir üç boyuttur bu? ? ?

Bir Samuray, Zen üstadı Hakuin’ in karşısına dikilip şu soruyu sordu: “Gerçekten de cennet ve cehennem var mıdır?”

Bir Samuray, Zen üstadı Hakuin’ in karşısına dikilip şu soruyu sordu: “Gerçekten de cennet ve cehennem var mıdır?”

 Üstad: "Kimsiniz?" “Bir samurayım.” ...“Sen mi?” diye dudak büktü Hakuin , “Kendine baksana bir... Hangi efendi senden doğru dürüst hizmet umabilir?

 Daha ziyade dilenciyi andırıyorsun!” Sinirden kıpkırmızı kesilen samuray kılıcını çekti.

  Hakuin susmak bilmiyordu: “Vay! Kılıcı da varmış! Ama o kadar beceriksize benziyorsun ki nasıl olsa kafamı kesemezsin!” Kanı beynine sıçrayan samuray kılıcını kaldırdı. Ustaya vurmaya hazırdı. O anda Hakuin sakince, "işte cehennemin kapıları böyle açılır” dedi.

  Üstadın serinkanlı tavrına şaşıran samuray kılıcını kınına soktu ve saygıyla eğildi.   Üstad sözünü şöyle bitirdi: “Cennetin kapıları da böyle açılır.”

Dünyada kan gruplarının dağılımı, kişilik tahlili...

0 RH pozitif Her 100 kişiden 40´ı

0 RH Negatif Her 100 kişiden 7´si

A RH pozitif Her 100 kişiden 34´ü

A RH Negatif Her 100 kişiden 6´sı

B RH Pozitif Her 100 kişiden 8´i

B RH Negatif Her 100 kişiden 1´i

AB RH Pozitif Her 100 kişiden 3´ü
AB RH Negatif Her 200 kişiden 1´i

En eski kan grubunun "O" grubu olduğunu belirtiliyor. "Herkes 0 grubuyken insanlar çok küçük bir alanda yaşıyorlardı, aynı yemeği yiyor, aynı organizmaları soluyorlardı ve bu yüzden değişim gereksizdi. Ancak nüfus arttığında ve göçler hızlandığında değişimler ivme kazandı. Sonrasında gelişen A ve B gruplarının geçmişi ancak 15 bin - 25 bin yıl öncesine uzanıyor. AB grubu ise çok yenidir." O grubu "Avcı", A grubu "Çiftçi", B grubu "Göçebe" ve AB grubu "Modern" olarak değerlendiriliyor.

Kan gruplarına göre kişilik tahlili

O grubu: Kendine güven, cesaret.

A grubu: Sinirli ve hassas.

B grubu: Uyumlu ve yaratıcı.
AB grubu: En çekici ve ilginç...

En cesur ve güçlü "O" grubu

Bu kan grubu taşıyan herkes gücü, dayanıklığı, kendine güveni, cesareti, sezgiyi ve tanrı vergisi bir iyimserliği genetik hafızalarında taşırlar.Melodik mizaç özelliğine sahiptirler. Bunlar yaşamın tadını en iyi çıkaran, dünya nimetlerinden en geniş biçimde yararlanan kişilerdir. Hayati bir melodi gibi yaşar ve kavrarlar.

İçinde bulundukları ortama çok iyi uyum gösterirler. Tüm insanlarla ve bütün varlıklarla anlaşırlar. Onlara ters düşmeden, olumlu ilişkiler kurmayı başararak yaşarlar. Bu engin uyum düzeni içinde, önlerine sunulan olanaklardan rahatlıkla yararlanırlar.

Amaçladıkları sonuca, büyük uğraşlara kalkışmadan, kolayca ulaşırlar. Onların bu başarılarındaki en büyük etken, dış dünyayla, sudaki hidrojenle oksijen gibi uyumlu olmalarıdır.

Modaya, havaya, zamana hemen uyuverirler. Herhangi birine çok değişik ve ters gelebilecek bir ortam düşünelim. Onlar bu ortam içinde dağılıp şaşırmaz, ürküp sinmez, bir köşeye çekilip donup kalmazlar. Hemen uyum gösterirler. Sivri ve uç düşünceleri, aykırı fikir ve eğilimleri yoktur. Sağlıklı bir bünye ve iyimserlikle desteklenmiş liderlik özellikleri (güç, etki, güvenirlik) ve başarı için gerekli güdüler size kalan 0 grubu mirasıdır.

En paylaşımcı "A" grubu

Kalabalık insan toplulukları ve yerleşik ama daha kırsal yaşam gerilimleri baş edebilmek üzere ortaya çıkmıştır. Psikolojik özelliklerinin bazıları, kalabalık çevresel kitlelerin ihtiyaçlarına katlanabilmekle gelişir. Uyumlu mizaç özelliğine sahiptirler. Bu grup içinde yer alanlar, duyan, hisseden, sürekli olarak araştıran, çevrelerindeki kişiler ile bağlantı ve uyum sağlamaya çalışan kişilerdir. Dış dünyadaki tüm değişikliklere karşı duyarlıdırlar. Ancak aşırı duyarlılıkları, çevrelerinde büyük uyum güçlüğüne düştüklerinde onların geriye doğru kaçmalarına ve içlerine kapanmalarına neden olur.

Uyumlular, içinde bulundukları toplumun en ilgi çekici ve en renkli varlıklarıdır. Ancak dayanma ve uyum sağlama yeteneklerinin yetersiz kaldığı ortam ve koşullarda çözülürler. Acınacak, zavallı insanlar olurlar.

Büyük bir olasılıkla, bu oluşumun içindeki bireyde olması gereken en önemli özellik, paylaşımcı yapıdır. İlk A´lar, karmaşık bir hayatın meydan okumalarına karşı duyarlı, kurnaz, istekli ve akıllı olmak zorundaydılar.
Ancak bütün bu niteliklerin tek bir yapıda toplanması gerekiyordu. Belki de bu bugün bile A´ların daha gerilimli bir yapıya sahip olmalarının bir nedenidir. Sıkıntılarını içlerine atarlar. Fakat patladıklarında da dikkatli olmalısınız. O gruplarının çok başarılı olduğu gerilimli ve sıkışık liderlik pozisyonlarına A´lar pek uygun değildir. Bu onların lider olamayacakları anlamına gelmiyor. Ama içgüdüsel olarak, çıkar gözeten liderliği istemezler. A kan grubunda diğer gruplardan daha az grip görüldüğü bilinmektedir. Ayrıca virüslerin etkisi, AB grubunda da diğer gruplara göre daha azdır.

En uyumlu "B "grubu

Irkların karışması, yeni topraklar ve yabancı iklimlerle karşı karşıya kalan ilk B gruplarının yaşamlarını sürdürebilmek için uyumlu ve yaratıcı olmaları gerekiyordu. B grupları yerleşik A grupları kadar düzenli ve uyumlu bir konfora gereksinim duymazken O grularından da daha az kararlılık sahibidirler. Bu özellikler B gruplarının her hücresinde mevcuttur. Biyolojik olarak B gruplar diğer gruplardan daha uyumludur. Ritimli mizaç özelliğine sahiptir. Davranışlarında akılcı, sistemli, düzenli ve iradelidir. Başkalarının tepki ve eğilimlerini dikkate almaksızın, kendi düşünce ve kararları doğrultusunda ilerler. Onu bir demiryolu üzerinde giden, önüne çıkan engelleri ezen veya birlikte sürükleyen bir lokamotife benzetebiliriz.

Çevrelerine egemen olmak ve yönetmek isterler. Gözüpek, inatçı, otoriter ve serttirler. Mantık ve irade, onlarda daima duygulardan daha önce gelir. Bu mizaca sahip bulunanların tipi, asker, uzman ve danışmandır.
Bir çok yönüyle B grupları bütün olası seçeneklerin en iyisine sahiptirler. A gruplarının zihinsel ve duygusal olarak uyarılmış edimlerinin yanı sıra O gruplarının saldırgan ve keskin fiziksel tepkilerine ait öğeleri de içlerinde barındırırlar. B gruplarının farklı kişiliklerle daha kolay ilişkiye girebilmelerinin nedeni, genetik doğaları gereği daha uyumlu olmalarındandır. Çünkü kendilerini rekabet ve savaşlara karşı daha az eğilimli hissederler. Onlar diğerlerinin bakış açısından da bakabilirler. Empati yetenekleri vardır.

En çekicisi "AB" grubu

Bu grup sinirli ve hassas A´larla dengeli B´lerin birleşmesiyle oluşmuştur. Sonuç ise tinsel, yaşamın özellikle sonuçlarının pek farkında olmadıkları bir takım etkenlerini kucaklayan, biraz parça parça bir karakterdir. Kompleks mizaç özelliği gösterirler. diğer üç mizacın tüm özelliklerini, karmaşık ve karışık bir biçimde bu kümede yer alan kişilerde görülür. Bu üç özellik, farklı yoğunluklarla bir arada bulununca, kişi birbiriyle uyuşmaz eğilimlerin elinde adeta oyuncak olur.

Böyleleri, dengeleri için gerekli olan dinamik bir düzenleme, güçlü bir irade ve iyi bir disiplinle karşılaşana değin, çelişen, karmaşık duygu, düşünce ve eğilimlerin elinde bocalayan, kaprisli, kararsız ve tutarsız bir kişi olur çıkarlar. Bununla birlikte çevrelerine önem vermeleri, sosyal tutum ve yargıları önemsemeleri, mantıklı düşünme yetisine sahip olmaları gibi olumlu yönleri onları başarıya ulaştırabilir." Çoğu kez onlar detaylarla uğraşıp kendilerini yormazlar. AB grubu, kan grupları arasında en çekici ve en ilginç olanıdır. Ama onların doğal karizması ardında hep kırık kalpler bırakır.

Kan grupları arasında AB çok ender görülür. A grubuyla B grubunun karışmasından meydana gelen bu kan grubuna dünya nüfusunun ancak %5 ´i dahildir.Ve de bu grup,kan gruplarının en yenisidir.Bundan 10-12 yüzyıl öncesine kadar böyle bir kan grubu yoktu.Doğudaki istilacı güçlerin batıdaki ülkeleri ele geçirmeleri üzerine farklı uluslar birbirlerine karıştılar. Doğuyla batı uygarlığının karışması sonucunda AB kan grubu ortaya çıktı. M.S. 900 yıllarından itibaren AB kan grubu oluştu. A ve B gruplarındaki Avrupalılar´ın evlilik yoluyla bir araya gelmedikleri kesindi. Ancak doğudan batıya akın başladıktan sonra farklı kan grupları birleşebildi.

Kan Grubu - Kişilik İlişkisi

Kan gruplarının insan kişiliği ile yakından ilgisi olduğu anlaşıldı. Japon uzmanlar farklı kan gruplarının erkekler ve kadınlar üzerindeki etkilerini konu alan bi araştırmasının sonuçlarını açıklarken, "İnsan vücudunun kimyası ile kişilik arasında önemli bağlar var. Kan grupları bunlardan biri." dedi.

________________________________________________

A Grubu Kadını

Para harcamasını çok sever. Seksi iç çamaşırlarına düşkündür. Çocukları çok sever ve çocuk sahibi olduktan sonra eşini ihmal eder. Değişikliği seven biridir.

A Grubu Erkeği Düzenli yaşamayı sever. İyi bir dost ve konuşmacıdır. Birlikte olacağı kadını seçerken çok titiz davranır.

________________________________________________

B Grubu Kadını

İstek doludur. Sekse hiç hayır demez. Para konusunda eli ya çok açıktır ya da cimridir.

.
B Grubu ErkeğiÖzgürlüğünün sınırlanmasından nefret eder. Kadınlara saygısı sonsuzdur. Hep neşe dolu bir aileye sahip olmak ister. Yemek konusunda son derece titizdir.

________________________________________________

AB Grubu Kadını

Erkeklerin yüreğini hoplatan elbiseler giymeye bayılır. Para konusunda tutumludur. Yemek pişirmekte, mükellef bir sofra hazırlamakta üzerine yoktur.

AB Grubu Erkeği Aile içinde mutlaka sözünün dinlenmesini, isteklerinin yapılmasını ister. Hoşgörülü ve kararlıdır. En iyi aşıklar bu gruptan çıkar. Eşine ev işlerinde yardım etmekten çekinmez.

________________________________________________

O Grubu KadınıMutfak masraflarından kısarak kendine hoş elbiseler alır. Çocukları biraz ele avuca geldiğinde hemen çalışma hayatına dönmek, toplumdaki yerini almak ister. Yemek yapmakla fazla uğraşmak istemez. Pratik yemekleri tercih eder.

O Grubu ErkeğiAşık olduğu zaman birlikte olduğu kadını çok kıskanır. Kalabalığı sevmez. Son derece hareketli, çalışkan ve hırslıdır. Sevgilisine veya eşine sık sık hediye almayı sever.

The Force: Volkswagen Commercial

http://youtu.be/R55e-uHQna0