15 Aralık 2011

Ben kendime evde kaldı dedirtmem...

Okyanuslar halkları ve kültürleri ayırmak için değil, suları birleştirmek için vardır...

 

Okyanuslar halkları ve kültürleri ayırmak için değil, suları birleştirmek için vardır diyen Thor Heyerdahl, Kon Tiki adını verdiği salıyla gözü kara bir yolculuğa çıkar



Kon-Tiki, Norveçli bilim adamı Thor Heyerdahl ve beş arkadaşının 1947'de Güney Amerika'nın batı kıyılarından Tahiti'nin doğusundaki adalara yaptıkları yolculukta kullandıkları sal.Heyerdahl, eski çağlarda Amerika'da yaşayan insanların, okyanusu salla geçerek Polinezya'da koloniler kurmuş olabileceği düşüncesini kanıtlamak istiyordu.Heyerdahl, arkadaşlarıyla birlikte Callao'da (Peru) yetişen balsa ağacı kütüklerinden yaptığı ve efsanevi İnka tanrısı Kon-Tiki adını verdiği bu salla 4,300 millik yolu 101 günde almayı başardı.Kon-Tiki bugün Oslo'da aynı adla anılan müzede sergilenmektedir

 

BUGÜN YINE ÇOK GÜZELSIN HAYAT HER ŞEYE RAGMEN

Öncelikle şunu kabul edin, hayat adil değil.Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı. Başımıza gelenler de eşit değil.Önce hayatın adil...olmadığını kabul etmelisiniz. “Guguk Kuşu” filminde Jack Nicholson akıl hastanesinde çok ağır bir mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer. * Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz. Diğer hastalar onunla alay ederken bir şe...y söyler: “Ben en azından denedim”


Siz gerçekten denediniz mi?


Yoksa pencereden hayatı mı seyrediyorsunuz?


Hayata hangi pencereden bakıyor ve ne renk görüyorsunuz? Oysa hayat hepimizin avuçlarının içinde,Kiminin nasır tutmuş parmaklarında


Kiminin boyalanmış ellerinde,Kiminin gömleğinde ki ter kokusunda,Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde.Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var.Güneş, her sabah yeniden doğuyor,Gün, her şafakta nice umutlara gebe şekilde ağarıyor ve siz,Eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz. Yeter ki gülümseyin.


Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan…


Bu iletiyi içinizdeki çocuktan uzak tutunuz.Zira, siz bu iletiyi okuduktan sonra içinizdeki çocuk,özgürlügüne kavusmak isteyip basiniza dert açabilir.


Bu dünyadaki varliginizin, dostlarinizin var olmasina bagli oldugunu,


Bazen bir çiçek yada küçük bir tatli sözle bile kirik bir kalp tamirinin mümkün oldugunu,


Özür dilemenin, tesekkür etmenin ve sükretmenin“ERDEM” oldugunu,


Bu iletiyi yazan ve sizin okumanızı saglayan  kişiyle , hiç tanışmıyor olsanız bile sizi çok sevdigini, ASLA UNUTMAYINIZ.

VE Her sabah uyandiginizda,“BUGÜN YINE ÇOK GÜZELSIN HAYAT HER ŞEYE RAGMEN…”demeyi ihmal etmeyiniz

Ruhun Yasaları...

1.  Denge Yasası: Orta yolu bulmak

Dünya tozundan yapıldığın için alçakgönüllü ol, yıldız tozundan yapıldığın için asil ol. (Sırp atasözü)

2.  Seçimler Yasası: Gücümüze yeniden sahip çıkmak

Açık yürekle açık yolda ilerliyorum.

Sağlıklı, özgür önümde uzanan dünyada,

Uzun kahverengi yol, benim seçtiğim yol (Walt Whitman)

3.  Süreç Yasası: Hayatı adım adım yaşamak

Yükseklere merdivenlerle ulaşırız. (Francis Bacon)

4.  Şimdi Yasası: Anda yaşamak

Sonsuza dek mutlu yaşamak ancak an be an mümkündür. (Margaret Bonnano)

5.  Şefkat Yasası: İnsanlığımızın uyanışı

Açı doyurduğumda, hakareti affettiğimde, düşmanımı sevdiğimde… Bunlar güzel erdemler. Fakat ya dilencilerin en fakirinin, suçluların en gaddarının da kendi içimde olduğunu fark edersem. Ya şefkatime en muhtaç kişinin sevilmeye en muhtaç düşmanımın kendim olduğunu fark edersem. O zaman ne olacak?  (C.G. Jung)

6.  Güven Yasası: Ruha güvenmek

Güven, ruhun olabildiğinden daha ötesini görebilmesi için meydan okur. (William Clarke)

7.  Beklenti Yasası: Realitemizi genişletmek

Yaşamımız yaşadıklarımızla değil, beklentilerimizle şekillenir. (G. Bernard Show)

8.  Onur Yasası: Gerçek doğrularımızı yaşamakKazanmayı değil, gerçeği seçiyorum. Başarıyı değil, ışığın doğrultusunda yaşamayı seçiyorum. (Abraham Lincoln)

9.  Eylem Yasası: Yaşamı uygulamak

Okyanusu suya bakarak aşamazsınız. (Rabindranath Tagore)

10.Değişim Yasası: Doğanın müziğiyle dans etmek

Her kışın yüreğinde titreyen bir bahar vardır.

Her gecenin peçensin altında tebessümle bekleyen bir şafak vardır. (Halil Gibran)

11.Teslimiyet Yasası: Yüksek iradeyi kucaklamak

Kimi sıkı sıkıya tutunmanın kişiyi güçlü kıldığını düşünür. Kimi de gereğinde bırakabilmenin. (Sylvia Robinson)

12.Bütünlük Yasası: Bağlantımızı hatırlamak

Yıldızların yasalarından kendini ayırma,

İç dünyan, daha derin gökyüzü değil de ne?

Uçan kuşlar da eve dönüş rüzgarları da orada.

(R. Maria Rilke)

Herkese kişisel ifadeleri için izin ver.

Diğer insanların düşüncelerini, isteklerini ve sözcüklerini onurlandır.

Başka birinin sözünü asla kesme, alay etme ya da taklidini yapma.

Herkese kişisel ifadeleri için izin ver.

Başkalarına asla kötü bir şekilde konuşma.

Kalplerini incitmekten kaçın.

Verdiğin acının zehri, evrene bıraktığın negatif enerji, sana katlanmış olarak geri döner.

Kötü düşünceler zihinsel, bedensel ve ruhsal hastalıklara neden olur. İyimser ol.

(Kızılderili şeref yasalarından)

Feridun Düzağaç - Alev alev

http://youtu.be/Ksk42WyRO0w

Mantarlı Risotto- Bir İtalyan klasiği- Bir nevi pilav yemeği...

Malzemeler:

  • 1 adet sogan (ince dogranmis)

  • 2 dis sarmisak (dovulmus)

  • 250 gr mantar (ince dilimlenmis, ben chestnut kullandim)

  • 300 g risotto pirinci (Arbario cinsi olabilir)

  • 1 adet sebze bulyon

  • 2 y.k. zeytinyagi

  • 25 g tereyagi

  • 1 avuc maydanoz (ince kiyilmis)

  • 1 kase parmesan peyniri (herhangi bir kasar olabilir, ince rendelenmis)

  • 1 lt su (kaynar olmali)


Yapilsi:

  1. Pilav tencerenize zeytinyagini alip kizdirin, sogan ve sarmisaklari tencereye ekleyip seffaflasincaya kadar kavurun. Mantarlari tavaya alin, karabiber ve tuzu ekleyip orta ateste yaklasik sekiz dk kadar kavurun.

  2. Pirinci tencereye ekleyip bir dk kadar kavurmaya devam edin. Kaynar suda sebze bulyonunu cozun ve dortte birini pilavin ustune ekleyin. Orta ateste ve surekli karistirarak pilavin suyu cekmesini saglayin, tekrar ayni miktar suyu ekleyip pilav cekinceye kadar karistirarak pisirmeye devam edin. Tum suyu dort bolum halinde kullanip bitirin, eger su bittigi halde pirincler hala pismemisse biraz daha su ekleyip ayni islemleri tekrarlayin.

  3. Tencereyi atesin uzerinden alin, tereyagini, peynir (suslemek icin biraz ayirin) ve maydanozu ekleyip karistirin. Tencerenin kapagini kapatip bir kac dk dinlenmeye birakin, boylece sogurken kalan suyunu da cekecektir. Son bir defa karistirip tabaklara paylastirin ve rendelenmis parmesan ile susleyip servis yapin. Afiyet olsun!


Risottoya ozelligini veren islak ve kremamsi dokusunu yakalamak icin suyu bolum bolum ekleyip sikca karistirmak cok onemli. Sakin usenip tum suyu bir seferde eklemeyin yoksa kivamini tutturamazsiniz :)

 

4 Kisilik

Bazen yol nereye çıkar bilinmez... Günün fotosu... 15/12/2011

Ya da yoldan çekil !



Ya bir yol bul,

Ya bir yol aç,

Ya da yoldan çekil !

Konfüçyus

En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler...



En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar

Yoksa cennete kimse giremezdi...



 

Şükürler olsun ki, Yaradan, bizlerin birbirimizi yargıladığı gibi , bizleri yargılamıyor... Yoksa cennete kimse giremezdi...

İnsan Öğrenmeyi Bıraktığı Gün Yaşlanır...

İnsan Öğrenmeyi Bıraktığı Gün Yaşlanır...Lise öğretmeniyle karşılaşan genç, konuşma sırasında üniversiteye gitmediği için pişmanlık duyduğunu söyler.
Öğretmeni sorar; “Peki şimdi neden gitmiyorsun?
Öğrenci; “Çünkü artık yirmi beş yaşındayım.
... Evliyim, bir çocuğum var ve üniversiteyi bitirmem en az dört yılımı alır.” der.
Öğretmen başka bir soru sorar;
“Peki söyler misin bana, eğer üniversiteye devam edersen bitirdiğinde kaç yaşında olacaksın?”
Öğrenci; “Tabii ki yirmi dokuz.” der.
Öğretmen sorar; “Devam etmezsen kaç yaşında olacaksın?”
Öğrenci, bir anlam çıkartmaya çalışarak; “Yine yirmi dokuz.” diye cevap verir.
Ardından öğretmeninin ne demek istediğini anlayarak şöyle devam eder;
“Evet, dört yıl sonra yirmi dokuz yaşında olacağım.
Üniversiteye gitsem de, gitmesem de…”

"Öğrenmeyi bırakan kişi yirmisinde de olsa, sekseninde de olsa yaşlıdır.
Yaşamdaki en muhteşem şey zihni genç tutmaktır... "

Henry Ford

Ötüp gelicem...

Biraz sadeleşsem. Biraz ayıklayabilsem kendimi. Biraz azalsam

Küçülsem biraz Biraz küçülsem, diyorum, biraz azalsam. Daha sade, daha düz olsam. Bu kadar çok giysi, bu kadar çok kitap, bu kadar çok takı. Bu kadar çok kablo, bu kadar çok müzik, şiir, resim. Bunca yüz. Bunca haber. Bunca yol. Bunca şehir. Bu kadar çok mesele. Elimi verip kolumu kurtaramadığım beyhude.

 Böyle olmasa. Aklımda daha kolay kalsa okuduğum cümle. Zihnim bu kadar dolu olmasa. Bir ziyaret, bir mektup, bir armağan, harikulâdeye dönüşse. Bu kadar büyümesem, bu kadar dağılmasam. Bu kadar dağılıp bu kadar parçalanmasam. Ne olur biraz küçülsem. Biraz sadeleşsem. Biraz ayıklayabilsem kendimi. Biraz azalsam. Şarkıları bu kadar çabuk eskitmesem.


Romanlara bu kadar kolay dudak bükmesem. Şiirleri tüketmesem. Güzellik sıradan bir şeye dönüşmese. Daha fazla hayranlık duysam. Biraz şaşırsam. Küçülsem biraz, biraz büyük görsem. Bu kadar kalabalık arasında bulandı görüşüm. Sadeleşsem biraz, görüşümü keskinleştirebilsem. Burnumun direği daha çabuk sızlasa. Daha çabuk ağlayabilsem. Daha çok sevinsem daha kolay üzülsem.



Daha kolay avunabilsem. Bu kadar çok dolmasa hafızam. Zihnim bunca kalabalıkta berraklığını yitirmese. Bu kadar çok yüz geçmese yüzümün önünden. Hiçbirini unutmayacak denli az olsam. Bu kadar çok hayat binmese benim sırtıma. Bir benden ibaret kalsam. Bir karınca kararınca, dünyayı böyle kolay gezebilmesem. Mesafeler biraz uzasa, biraz yorsa. Ben küçülsem dünya büyük olsa.

Haddimizi bilelim...

İngiltere Kraliçesi'ne dev bir inci hediye edilmiş. Kraliçe taca takılmayacak ka...dar büyük bu incinin delinerek, tahtın arkasına asılmasını istemiş. Ancak İngiltere'deki bütün kuyumcular, böyle nadir bir inciyi delerken kırılmasından korkarak bu işe yanaşmamışlar.


 İnci, Fransa başta olmak üzere pek çok ülkenin kuyumcularına götürülmüş ama hepsi de aynı gerekçeyi ileri sürüp inciyi delmeye yanaşmamışlar. Neden sonra bir deniz subayı İstanbul'da Kapalıçarşı'da bu işi yapabilecek nitelikte ustaların olduğunu söylemiş. Bir heyet hazırlanmış, İstanbul'a gidip Sultanın huzuruna çıkmışlar. Sultan bir tercüman vermiş heyetin yanına ve Kapalıçarşı'ya göndermiş. Tercüman, çarşıda köhne bir dükkâna sokmuş heyeti. İçeride ak saçlı ustaya durum anlatılmış. Ne çare ki usta diğer meslektaşlarının söylediğinin aynısını söyleyince heyet hep birlikte sızlanmaya başlanmış "Kraliçe bizi mahvedecek" diye.


Usta heyetin çaresizliğine acımış,"Bakın efendiler, demiş. "Sorumluluk kabul etmem ama bende bir çırak var, belki bu işi o yapabilir. Ama diyorum ya sorumluluk kabul etmem." Heyettekiler çaresiz, "olur" demiş. Usta seslenmiş: - Oğlum Veli, bir bak hele... Arka taraftaki perde aralanmış.


Elinde bir matkapla 13-14 yaşlarında bir çocuk çıkmış. Usta: - Oğlum demiş, hele şu inciyi bir del bakalım. Bu sözü duyan Veli hiç düşünmeden elindeki matkabı inciye daldırmış. İnci tam ortasından delinmiş. Heyet sevinç içinde ustaya dönmüş: - Ya usta bu nasıl iş, dünyanın en ünlü kuyumcularının yapamadığı bu işi bu çocuk nasıl yapar? Usta bir heyete bakmış, bir de Veli'ye ve soruyu cevaplamış:


- Efendim, o haddini bilmez!

bırakın herşeyi ve kendinize bir on dakika zaman verin...

Yolda mısınız, ofiste misiniz, evde misiniz bir an bırakın herşeyi ve kendinize bir10 dakika zaman verin. O an sizi mutlu edecek bir şey bulun... Sadece sizi mutlu edecek...

Bir cafede tek başınıza kendinize ısmarlayacağınız bir çay yada kahve, yada sevdiğiniz bir yerde tek başınıza yemek, yada evde koltuğunuzda ruhunuz için dinlediğiniz müzik, yada güzel bir mekanda kendinizle sohbet...

Herkes için koşuştururken, kendiniz için ayıracağınız bir 10 dk. sizi o kadar farklı bir yere götürecek ki...  Bu yolculuk için yapacağınız tek şey 10 dk.'lık zaman..

Dünyada yapılması zor olan 3 şey...

Ver coşkuyu...

CoşmakBu sabah kendime ve herkese...

veriyorum coşkuyu...

veriyorum sevgiyi...

veriyorum hoşgörüyü...

veriyorum affetmeyi...

veriyorum sağlığı...

veriyorum hayata bağlılığı...

 

Hangi kitaptı o?