24 Aralık 2011

Hoşgörü insanlığın bir parçasıdır...

Hoşgörü insanlığın bir parçasıdır. Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım, çünkü, hoşgörü doğanın ilk yasasıdır''... ''Eğer Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma''...  Voltaire

Hissettiğim tüm duyguların nedeni zihnimdeki yerinde duramayan, şakacı Maymunun eseri...

Zihin Maymuna Benzer !

Kulaklarını çekip, dilini çıkar dışarı... Şimdi kulaklarını bırak, dil içeri... Minik maymun seni !! Kaç maymun var içinde... Kaçı zıplar, kaçı daldan dala hoplar, biri diğerini dürter, diğeri şakacıdır... Hiç durmaz onlar... Kulaklarını çekip, dilini çıkar dışarı...Şimdi kulaklarını bırak, dil içeri... Minik maymunlar olduk ...  Dil dışarıya çıkabilen tek kasımız. Dili dışarı çıkarmak yüzdeki mimikleri rahatlatırken, çenemizde konuşurken yüklenen enerjiyi veya çenemiz kilitlendiğinde oluşan duygusal kasılmayı dışarı salmamıza yarıyor. Aynı zamanda uyurken çenesini kilitleyip, dişlerini gıcırdatanlar için iyi bir çene egzersizi... Küçük yaşlarda dil gelişimi sorunlarında terapiler uygulanıyor. Çocuklar bu anlamda çok yararını görüyor bu egzersizin...

Kulakta insanın bağırsağı, kalbi, karaciğeri ile ilgili noktalar ve meridyenler bulunuyor. Kulağı çekmek, aynı zamanda hem bu organlara masaj uygularken, strese dayalı baş ağrılarını da geçiriyor. Ama bırakın tüm bu yararları biz sadece Maymun taklidi yapıyoruz aslında.... Birkaç dakika bu pozda kalınca gözlerimiz yaşarıyor, bu gözyaşları kendi halimize gülememekten olabilir ya da göz yaşıyla toksin atıyoruzdur, kimbilir... Çok eğleniyoruz. Dili ve kulakları bırakınca, bir enerji geliyor üstümüze...

Günlük kahve molalarımdan birindeyim. Yan masada 3 genç oturuyor. Onları duymamak elde değil. Birini çekiştiriyorlar. Normaldir diyorum, hatta gülümsüyorum. Kızlardan biri Hayatının ilk kazığını yediğini anlatıyor, hararetle... İyi tecrübe diyorum içimden... Biraz zaman geçiyor. Masalarına yeni biri katılıyor. Biraz önce hakkında konuştukları kişi bu, fakat masa da konuşulan herşey şimdi çok sevgi dolu... Komik geliyor. Nasıl birbirimizden besleniyoruz. Alıyor, veriyor, eksiltiyor, çoğaltıyor bazen başakalarının yaptıklarından yara alıyoruz... İnsanlar olarak ancak insanlarla tanımlı kılıyoruz kendimizi... Ayna gibi... Böyle öğrendiğimiz için belki de... Sevginin, mutluluğun, öfkenin karşısında hep bir insan yok mu hayatımızda? Gülümsememizin nedeni bizi mutlu eden biri...

En büyük korkumuz ise yanlız kalmak, kaybetmek sevdiklerimizi... Onay bekliyor başardıklarımız..” ne güzel, ellerine sağlık, harikasın... “ En unutamadığımız anın içinde bile bir insan gizli... Kızgın olduklarımız var bir de... Affedemediklerimiz, durup durup öfke yüklendiklerimiz... Bize kıyanlar var sonra, çelme takanlar hayatımıza... Böyle gidiyor liste... İnsanlar var hayatımızda... Beslendiğimiz, eksildiğimiz, çoğaldığımız beraber, hayatımıza giren, var olan veya çıkarttığımız... Hayat böyle geçiyor, yatay enerjilerle beslenerek... Alarak, vererek... \ Bir de dikey bir enerji var. Hep dolan, hiç eksilmeyen... Hep akan, hiç durmadan tamamlanan... Karşımda oturan biriyle sohbet içindeyiz, ben binbir duygunun içinde dönüp dururken, bir an eksildiğimi, bir an çoğaldığımı, başka bir an kızdığımı hissettiğim zaman artık içimden akan enerjiye dönüyor algım... Sonsuz kaynaktan akan o enerjiyle dolduğumu hissediyorum... Ne eksiğim, ne fazlayım... Tamamım. Tam`ım aslında... .

Hissettiğim tüm duyguların nedeni zihnimdeki yerinde duramayan, şakacı Maymunun eseri...

O aslında sadece oyun oynamak istiyor. Öfke, kızgınlık hep onun oyunda elde edemedikleri yüzünden... Şakacı bazen, bazen de vurdumduymaz oluyor... Bazen sevilmek için yapmadığını bırakmıyor. Sevilmediğinde hırçınlaşıyor. Elinden birşey alın, hemen saldırganlaşıyor... Sizi devamlı o daldan bu dala , geçmiş pişmanlıklarından, gelecek korkularına o taşıyor... . Ne zaman yatay enerjiye saplansam, algımı değiştiriyorum artık... Bizi besleyen, yaşatan, var eden , o güzel enerjinin akışını hissediyorum her nefesimde... Tam başın üstünden geçiyor o enerji... Kalbimde yuvalanıyor, tüm hücrelerimi doluyor.. Ve Maymunu özgür bırakıyorum...

adam gibi adam kadın gibi kadın kriterleri yeniden belirlensin...

Niye "adam gibi adam" ya da "kadın gibi kadın" bulamıyoruz? Hesap çok basit. "Adam gibi adam"ın kabaca tarifi, yakışıklı , zeki, üniversite mezunu, kültürlü, iş güç sahibi, dürüst, kibar, duyarlı ve elbette bekar olarak yapılabilir.


 Bütün olasılıkların bir kişide bulunma ihtimali de olasılıkların birbiriyle çarpılmasıyla bulunur. Buyrun hesaplayalım.


Türkiye nüfusunun yarısı erkek. Yani 35 milyon kişi. Bunların en fazla yüzde 10'u yakışıklı Elimizde 3,5 milyon kişi kaldı.. Yüzde 10'u üniversite mezunu. Artık 350 bin kişimiz var. Her üniversite mezunu kültürlü olmaz. Yüzde 20'sini kültürlü sayalym. 70 bin kişiye indi. Haydi yarısını da bekar sayalım. 35 bin kişi kaldı. Nüfusumuzun sadece yüzde 10'unun zeki olduğu biliniyor. Sayı 3500'e indi.


Bunların yüzde 20'sini kibar ve duyarlı kabul edersek 700 kişi kaldı. Yarısını iş güç sahibi saysak elde kalan 350 kişi. Ya dürüstlük? Bence en fazla yüzde 10'u dürüsttür. Finalde 35 kişiye kaldık yani. Aynı hesabı kadınlar için yapsak yine aynı sonuca ulaşırız.


Demek ki bu "adam gibi adam" ya da "kadın gibi kadın" kriterlerini yeniden değerlendirmek gerekiyor. Aksi takdirde hayatımızı "ideal yalnızlık" içerisinde geçirmek zorunda kalacağız.

Daha iyi bir dünya için 10 niyet

 Birinci Niyet – Yaşamı Destekle! Birisine karşı çıkmaktan ve zarar vermekten sakınıyorum. Herkesin kendi deneyimini yaşamasına izin veriyorum. Her şeydeki yaşamı sanki benimmişçesine görüyor ve onurlandırıyorum. Yaşamı destekliyorum. ...


İkinci Niyet – Gerçeğin Peşine Düş! İçimdeki pusulayı takip ediyor ve artık benim hayrıma olmayan inançlarımı siliyorum. Kaynağa gidiyorum. Gerçeği arıyorum.


Üçüncü Niyet – Yolunu Bul! Yaratıcı süreci başlatıyorum. Yaşamıma yön veriyorum. Yolumu ben yapıyorum.


Dördüncü Niyet – Sadeleştir! Daha iyi bir şeylere yer açmak için gereksiz olanları bırakıyorum. Rehberlik almaya, korunmaya ve her zaman en yüksek hayrıma olanla aynı yolda olmaya niyet ediyorum. Bildiğim ve bilmediğim kaynaklardan gelenlere güveniyorum ve kendimi açıyorum. Sadeleşiyorum.


 Beşinci Niyet – Olumlu Kal! İyiyi görüyorum, iyiyi söylüyorum, iyi olanı yapıyorum. Tüm deneyimlerimin bana verdiği hediyeleri kabul ediyorum. Zerafet ve şükürle yaşıyorum. Olumlu halde kalıyorum.


 Altıncı Niyet – Eş Zamanlı Ol! Niyet edip akışa teslim olduktan sonra bana gelen fırsatları görerek hareket ediyorum. Büyük mucizelerin ve gizemlerin olabildiği akıştayım. Arzularımı elde ediyor, buraya yapmaya geldiğim şeyi yapıyorum. Eş zamanlı yaşıyorum.


Yedinci Niyet – Başkalarına Hizmet Et! Her hareketimde sevgiyi yaşıyorum. Her zaman paylaşacak ve artıracak şeyim var. Yardıma ihtiyacı olanlara her zaman açığım. Başkalarına hizmet ediyorum.


Sekizinci Niyet – Işığını Yay! Ben, en yüksek potansiyeline uyanan muhteşem bir varlığım. Kendimi neşe ile, kolayca ve sık sık gülerek ifade ediyorum. Işığımla aydınlatıyorum.


Dokuzuncu Niyet – Vizyonunu Paylaş! İdeal dünyamı hayal ediyor, diğerleri ile paylaşarak onu yaratıyorum. Vizyonumu herkesle paylaşıyorum.


Onuncu Niyet – Sinerji Kur! İnsanlığı bir olarak görüyorum. Kalbi temiz insanlarla bir arada olmaktan hoşlanıyorum. Bir araya geldiğimizde büyük birliğin kendini göstermesi için de zemin yaratıyoruz. Biz sinerji kuruyoruz.

Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin...

Ne olmasını bekliyorsun? Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun? Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?
Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!
Sistem böyle çalışmıyor! Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır!Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın! Her şeyden önce farkına varacaksın! Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın. Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir. Kendini kandırmayacaksın!
Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin. Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir. Onu da yaşayacaksın. Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.

Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın. Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin. Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin. Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.

Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin. Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın. Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin. Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın! Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.
İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin. Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın! Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin. Korkularınla yüzleşeceksin.

Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin. Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin. İster kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın. Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!

Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın. Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmayacaksın! Dünya da sensin, evren de! Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın. Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin. Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın. Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın. Ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak. Boşuna hayal kurmayacaksın



Can Yücel

Ben buraya sığmıyorum ki... Günün fotosu...24/12/2011

İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır...



İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır.

Moğol Atasözü

Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görüyorsa,Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir..

Eğer bir çocuk sürekli eleştiriliyorsa,Kınama ve ayıplamayı öğrenir.Eğer bir çocuk kin ortamında büyüyorsa,Kavga etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanıyorsa,Sıkılıp utanmayı öğrenir.
...
Eğer bir çocuk devamlı utanç duygusuyla eğitiliyorsa,Kendini suçlamayı öğrenir.

Eğer bir çocuk hoşgörü ile yetiştiriliyorsa,Sabırlı olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk desteklenip yüreklendiriliyorsa,Kendine güven duymayı öğrenir.

Eğer bir çocuk övülüyor ve beğeniliyorsa,Takdir etmeyi öğrenir.

Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülüyorsa,Adil olmayı öğrenir.

Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görüyorsa,Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir..



Doğan Cüceloğlu

Depeche Mode - Dream On

http://youtu.be/YDAXl05rJNQ

Hey uzaktan geçen gemi ne taşırsın...

Pozitif bitki reçetesi...

 

 Adaçayı: Nazardan ve kötü enerjilerden koruyor. -

Tarçın kabuğu: Zenginlik ve bereket getiriyor.

 Çörek otu: Nazara iyi geliyor. -

 Üzerlik Otu: Kötü enerjiden koruyor. ... -

 Defne Yaprağı: Büyüden koruduğuna inanılıyor. -

 Üzüm: Yaradılışı temsil ediyor ve şifa verdiğine inanılıyor. -

Vanilya kabuğu: Afrodizyak enerjiyi artırıyor.

 Kahve: Yakılan kahve enerji veriyor.

 Tuz: Masaya konan tuz, negatif düşünceleri, konuşmaları üzerine çeker.

 Baklagiller: Evin bereket enerjisi açısından önemlidir

Oooo, yılbaşı yemeği hazırlıkları ha?

hakikat yaşamdır ve yaşam için kalıcılık söz konusu değildir. Yaşamın her an, her gün yeniden keşfedilmesi gerekir...



13 yaşındayken "dünya öğretmeni" seçilen Krishnamurti, hayatını ...dünyayı dolaşarak, insanlarla, yaşama ve dünyaya dair konuşarak geçirdi. Kendisine mesihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Onun için, karşılaştığı herkes başlı başına bir "birey"di. Bu nedenle öğretmekten çok paylaşmayı ilke edindi. Yine de dünya üzerindeki milyonlarca kişi ondan çok şey öğrendi.

Gerçek şu ki hakikat yaşamdır ve yaşam için kalıcılık söz konusu değildir. Yaşamın her an, her gün yeniden keşfedilmesi gerekir, yaşamın ne olduğunu biliyorum diyemezsiniz. Yaşamın ne olduğunu biliyorum demek, yaşamıyorsunuz demektir. Yaşam keşfedilecek bir şeydir ve bulduğunuz şeyleri bir kenara itmez, kaybetmezseniz onu keşfedemezsiniz.

Düşünen, 'bilmiyorum' diyen, keşfeden, öğrenen, bir son aramayan, bir yere varma, bir şey olma motivasyonuyla düşünmeyen kişi yaşar ve bu yaşam, hakikattir."

Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin...



Zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak onu harcamayın. Baş...kalarının düşüncelerinin sonuçlarıyla yaşama doğmasına takılıp kalmayın. Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin. Ve en önemlisi kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun. Kalbiniz ve sezgileriniz ne yapmak istediğinizi bilirler. Bunun dışındaki herşey ikinci planda.

Her şey görecelidir...



Birine Göre Adaletli Olan Şey, Diğerine Göre Haksızlıktır;
Birine Göre Güzel Olan, Diğerine Göre Çirkindir;
Birine Göre Bilgelik Olan, Diğerine Göre Çılgınlıktır."
Ralph Waldo Emerson

İNSANLAR...

İnsanlar da ülkelere benziyor

Sınırları var, yüzölçümleri

Yasaları var

Bayrakları, ilkeleri

Kimi dağlık bir arazidir.

Kimi kıraç

Kimi bereketli

 Kimi dardır

Kimi engin gözalabildiğince

Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girilebilir.

Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri

Sonuçta ne küçümse insanları kızım

Ne de önemse gereğinden çok

Ama anlamaya çalış

Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüzölçümleri

ATAOL BEHRAMOĞLU

Mahkûmun birisini hastaneye gönderiyorlar, böbreğini alıyorlar…

 



 

Mahkûmun birisini hastaneye gönderiyorlar, böbreğini alıyorlar…

Bir dahaki sefere safrakesesini çıkartıyorlar…

Bir daha gitti, bademciğini…

Son seferinde apandisitini aldıklarında, hapishaneye dönünce baş gardiyan kafasını hücreye uzatıp uyarıyor: “Anladım ulan, sen parça parça kaçıyorsun

Eeee 2012 Burçlara göre bizi neler bekliyor? Bakmanın bir zamanı geldi di mi ?

10 - 18 ŞUBAT ARASI DOĞANLAR İÇİN 2012 :

Kova Dekan 3ler için 2012, bir çok olumlu ve başarı bazlı etkisi, Satürnün üçgen açısı sizin Dekan ile başlıyor. Bu olumlu geçiş, Ekim 2011 yılında başladı ve 2012 Kasım ayı başına kadar devam edecektir. Bu hedefleriniz üzerinde büyük bir sabır ve odak verir. Bu özellikle heyecan verici bir zaman değil ama sizi hayata daha ciddi ve disiplinli bir yaklaşım eğiliminde olmanız için eğitici bir geçiş. Kariyerinizde yavaş ama istikrarlı gelişmeler ve aynı zamanda mali durumunuzda sabırlı çalışmanız sonuçlarını görmeye başlayacaksınız, 2012 sizin için çok tatmin edici ve ödüllendirici olacaktır. Değer verdiğiniz şeyleri yenileyecek veya ekleyebileceksiniz. Evinizde bile daha fazla memnuniyet bulacaksınız. Gayrimenkul satın alabilir veya mantıklı bir satış yaparak uzun vadeli bir yatırım yapabilirsiniz. Otorite konumundaki insanlar da dahil olmak üzere başkaları tarafından da memnuniyeti, takdir ve saygı,size kalıcı ve önemli başarıları getirecek. Mayıs ortasından Haziran ortasına kare dekanınız üzerinde Jüpiter kare açıda. Bu egodur , başkaları ile şansınızı zorlamaya çalışmanız anlamına gelebilir. Ama çok daha olumlu ve uzun vadeli Saturn transiti,Jüpiterin aşırıklarını ufak tefek sorunlarla sağduyulu şekilde yoluna koyacak. Bu istikrar ve güvenliğinizin uzun vadeli hedeflerinize odaklanmanızı sağlayacak.

Bunun için:Evrenin Yol işaretleri- Hülya balıkavlayan'ın sayfasına girip kendi burcunuzu bulana kadar sayfayı aşağı kaydırmanız yeterli...

Kendisini mutlu hisseden kişilerin sezgilerine dayanarak yaptıkları tahminler, kendini üzgün hissedenlerinkine oranla çok daha doğru çıkıyor



SEZGİLER  İnsanlar 6 saniye içinde hiç tanımadığı birinin öğretme becerisi veya dışadönüklük gibi bir kişilik özelliği hakkında doğru tahminde bulunabiliyor.

Bazı proflar sezgiyi, farkında olmadan öğrendiğimiz şeyler olarak tanımlıyor ve bunun bazen faydalı bazen ise yanıltıcı olabileceğinden bahsediyor. Örneğin, işe alım sırasında mülakat yapan kişiler, adayın gelecekteki iş performansını, o kişinin test puanlarına veya görüşme sırasında tuttukları notlarına bakarak değil, genellikle edindikleri izlenimlerine dayanarak belirliyorlar. Ama yapılan araştırmalar, bu durumda kullanılan sezgilerin genellikle çok sağlıklı olmadığını gösteriyor.

SEZGİLERE GÜVENMEK

Peki tüm bu çalışmalar, insanların yabancı birileriyle karşılaştıklarında sezgilerine dayanmaları gerektiği anlamına mı geliyor? Aslında demek istenen bu değil çünkü ilk izlenimlere güvenerek karar vermek bazen çok ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Örneğin Amerika’da seri katil olarak bilinen Ted Bundy, dışarıdan bakıldığında son derece normal, çekici gözüken biriydi. Ancak kadın kurbanlarından ikisi onunla uzun süreli bir ilişki yaşamışlardı. Bu da demek oluyor ki fiziksel çekicilik veya karizma bazen “soğanın” daha altındaki katmanları gizleyebiliyor.

Yine bu konuda yapılan bir çalışmada, kendisini mutlu hisseden kişilerin sezgilerine dayanarak yaptıkları tahminler, kendini üzgün hissedenlerinkine oranla çok daha doğru çıkıyor. Bu durumun bir açıklaması, kendini üzgün hisseden kişiler, ilk verdikleri karara güvenmeyip, ikinci bir tahminde daha bulunuyorlar ve dolayısıyla yanılabiliyorlar. Ders: Kahırlanırken karar almayın

Yanılma payını göz önünde bulundurmaksızın, sezgilerine fazlaca güvenip hareket eden ve sonrasında da kaybeden kişilere en iyi örnek olarak kumar oynayanlar gösterilebilir. Kumar oynayanlar, herhangi bir mantığa dayanmayan, özünde tamamen şansa dayalı olan bir şeyi, sezgilerini kullanarak kontrol edebileceklerini düşünürler. Örneğin, zarla oynanan bir oyunda, zarı hızlı ve güçlü bir şekilde atarlarsa büyük bir sayı, yumuşak ve yavaş bir şekilde atarlarsa da küçük bir sayı geleceğine inanırlar. Tabi doğal olarak nasıl atarlarsa atsınlar, zar kendi bildiği şekilde dönüyor. Peki sonrasında yanıldığımızı fark etmemize rağmen, neden yine de sezgilerimizle hareket etmeye devam ediyoruz?

MANTIĞIM VE SEZGİLERİM Bir konuda karar almada çatışma yaşıyorsak, bilelim ki savaş sezgilerimle mantığım arasında veriliyor. Sezgilerim kişisel yaşantıdan ve duygulardan beslenir.

Avantajı, hızlı ve çabuk karar almama yaramasıdır. Tehlikeyi çabuk algılamama yarar. Yani, hayatta kalmamı sağlar.

Dezavantajı; verileri atlama olasılığım yüksektir. Mantığım ise çıkarımlara, verilerin analizine ve rasyonel karara dayanır. Yani karar alana kadar iş işten geçmiş olabilir. İdeali her ikisini de kullanabilmek. Olmadı, yazı tura atmak.

Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını seviyorum...



Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm.
Kaçmak da mümkün burada...n elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki.
Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar,
ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.
Sadece çıkmak istiyorum.
Çıkmak da değil, çıkabilmek. Ben o ihtimali seviyorum.
Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını…
Durmuşum bir eşikte, ne bir adım geri, ne bir adım ileri, uzatmışım kafamı aralıktan dışarı, sırtımı dönmüşüm o cehennem sıcağına, mutlu mesut, çocuk çocuk soluklanıyorum serinlikten, ötesi gerisi ne gam.


Elif Şafak

Yaşınız gibi değil hissettiğiniz gibi yaşayın hayatı...

Sanırım asıl mesele şu: "Sen, tek başına kaldığın zaman nasıl bir insansın?"



Sanırım asıl mesele şu: "Sen, tek başına kaldığın zaman nasıl bir insansın?"

Evren, sana buna göre cevap veriyor.

 Bir insan, yalnız kaldığı zaman kendisine karşı her nasıl davranıyorsa, işte evren-hayat onun için o şekilde var oluyor.

Seni görünce içim böyle bi...

Sizin için, hayatınızda ilk sırada olan nedir?



Sizin için, hayatınızda ilk sırada olan nedir?







 Kendim




Ailem





Çocuklarım



 İnançlarım

Ülkem



Ailem Ve çocuklarım



Sağlık Ve Şifa

İdaellerim

Para

Diğer




http://www.obtampons.ca/apology... Adınıza şarkı gelsin...

A personel apology for you...

http://www.obtampons.ca/apology