23 Kasım 2011

Fırında kaşar peynirli simit...

 

Malzemeler:

2 adet simit

1 adet yumurta

150 – 200 gr kaşar peyniri

10 dal maydanoz

1 yemek kaşığı zeytinyağ

Süslemek için 1 adet yeşil biber, 1 adet domates

Yapılışı:

1- Kaşar peynirini derin bir tabağın içine alarak çatal yardımıyla ezin. Maydanozları ince ince kıyın ve peynirin içine ekleyin.

2- 1 adet yumurtayı ve zeytinyağını peynirin içine ilave ederek iyice karıştırın.

3- Simitler fotoğraftaki gibi ortadan ikiye kesin ve peynirli harcı simitin üzerine yayın.

4- Domates ve biberi ince ince dilimleyerek simitinizin üzerini süsleyin.

5- 180 derece önceden ısıtılmış fıdında simitlerin üzeri kızarıncaya kadar pişirin. Sıcak yada ılık servis yapın.

Düşünen bir adamı düşünüyorum...

Puslu Kıtalar Atlası.jpgYeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu... "Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öylese varım. Oldukça makul.

Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum." Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: "Dünya bir düştür. Evet, dünya.. Ah! Evet, dünya bir masaldır."

Keçi boynuzu (Harnup) Pekmezi... Öksürüğüe gribe ve kansızlığa iyi gelir...

Anadolu’da bazı yörelerde harnup olarak da bilinir. Yeryüzünün en eski bitkilerindendir, anavatanı Güney Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya olup memleketimizde Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında yaklaşık 1500 km2lik sahil şeridinde doğal olarak yetişmektedir. Keçi boynuzu, yetişmeye başladığı ilk 15 yıl meyve vermeyen bir bitkidir. Meyveleri ilk başlarda yeşil olup olgunlaştıkça kahverengileşen ve tam olgunlaşınca parlak kahverengi renk alan bir bitkidir...
KEÇİ BOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ FAYDALARI
*Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)

* İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir.

 * Balgam söktürür, göğsü yumuşatır, bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçi boynuzu pekmezi tavsiye edilir.)

* Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir. * Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.

* Yüksek doğal şekerler, zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A , B , B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.

* Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yararlı etkileri bulunmaktadır. Kanın zehirli maddelerini temizler.

* İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini % 90 oranında önleme gücüne sahiptir. * Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler

Her sabah bir tatlı kaşığı yenebilir...

Not: Kullanmadan önce doktorunuza danışınız...


 

Parfümün dansı... Herkese tavsiye ederim...

 



 

"-Tüm ölümlerin % 90'ı intihar sayılabilir, hayata karşı merak beslemeyen, var olmaktan çok az sevinç duyan kimseler, bilinçaltında hastalıkla, kazayla ve şiddetle işbirliği yapar, onları kendi üstüne çekerler.." Tom Robbins / Parfümün Dansı

 

Hayata dört elle sarılalım... Yürüyüşe çıkalım... Müzik dinleyelim... Güzel bir kitap okuyalım... Bir martıyı besleyelim... Hayat çok güzel... Hayatla dolu dolu olalım...

Anette

Sivri ucu yukarıya bakan üçgen "iyilik ve saflığın",

 

Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı-Üçler Çeşmesi

Üçler Çeşmesi'nin üzerindeki Arapça yazıtın aşağı kısmına işlenmiş olan 6 çıkıntılı yıldız...

Sivri ucu yukarıya bakan üçgen "iyilik ve saflığın",

sivri ucu aşağıya bakan üçgen "kötülüğün",

ortadaki gül "hoşgörünün"

, yıldızın altı ucu da altı peygamberi simgeliyormuş..."

Yolunu kaybetmiş bir köpeği okşamayı, Ağ yapan bir örümceği izlemeyi, Bir çocuğa gülümsemeyi, Anımsat her gün bana.

 

Beni yavaşlat Tanrım!

Yüreğimin atışlarını düşüncemin sakinliğiyle rahatlat.

Zamanın sonsuz görüntüsüyle hızımı azalt!

Bana güncel kargaşanın ortasında,

Tepelerin ölümsüz sakinliğini ver.

Bir çiçeğe bakmayı,

Eski bir dostla sohbet etmeyi

Ya da yeni bir dost edinmeyi,

Yolunu kaybetmiş bir köpeği okşamayı,

Ağ yapan bir örümceği izlemeyi,

Bir çocuğa gülümsemeyi,

İyi bir kitaptan birkaç satır okumayı -ve-

Yarışın daima daha çok hız için olmadığını

Anımsat her gün bana.

Yavaşlat beni Tanrım!

Bana ilham ver.

Köklerimi,

Yaşamın katlanılan değerler toprağının

derinliğine göndermek,

Kaderimdeki yıldızlara doğru -daha çok-

Büyüyebilmek için...

Yavaşlat beni Tanrım!

Sadeleşmek bomboş bir hayat yaşamak demek değildir. Yaşanacak alan yaratmak demektir...



Hayatınızı ayrıntılarla israf ediyorsunuz… Basitleştirin, basitleştirin.” Henry David Thoreau ...

Zen alışkanlıklarında, sadeleşmekten çok sık söz ederiz. Sahip olunan ne varsa –mal, mülk, eşya, ıvır zıvır, dağınıklık- sadeleştirmek ve ihtiyaç duyulan ne varsa sadeleştirmek. Peki televizyonun fişini çekip de kendinizle baş başa kaldığınızda ne yapacaksınız? Sadeleşmenin en yanlış anlaşılan kısmı budur: Sadeleşmenin her şeyden el ayak çekip bir boşluğun ortasına yerleşmek olduğu düşünülür. Sadeleşmenin bizi sıkıcı, eğlenceden yoksun bir hayata mahkum edeceği zannedilir. Amaç asla bu değil ki!

Sadeleşmenin gerçek maksadı ve ilk kuralı elzem olanı tanımlamaktır; gerçekte neyi sevdiğini, senin için asıl neyin önemli olduğunu bulmandır. Sonra da dikkatini dağıtan başka ne varsa hayatından çıkarırsın, sadece gerçekten önemli olanlara odaklanırsın. Hayatımızda o kadar inanılmaz bir kalabalık var ki; kendi eşyalarımızdan, her gün çeşitli vesilelerle uğradığımız bilgi bombardımanına ve maruz kaldığımız duygusal ve görsel karmaşaya kadar korkunç bir kalabalıkta yaşıyoruz. Sonuç mu? Kendimizi, gerçekte bizim için hiçbir anlamı olmayan bir yığın işi yaparken buluyoruz. Sokrates der ki, “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez.” Her koşulda, hayatımızı sadeleştirmek istiyorsak önce hayatımızı sorgulamamız gerekecek, daha doğrusu iyice bir incelememiz. Hayatta benim için gerçekten önemli olan ve hayatıma değer katan ne var? Bu sorunun cevabını biliyorsanız, sadeleşmeniz çok kolaylaşır.

Elzem olanı nasıl bulacağımıza bir bakalım; neyi seviyoruz, neyi önemsiyoruz, bunlar sadeleşmemize yardım eder:

1- Benim için en önemli şey ne? Ne yapmaktan hoşlanıyorum? Herkes kendi cevabını verecek. Bana göre çok basit cevabı: ben karımla ve çocuklarımla olmayı seviyorum, yazmayı seviyorum, okumayı seviyorum, başkalarına yardım etmeyi seviyorum. Belki siz bisiklete binmeyi seviyorsunuzdur ya da müzik dinlemeyi ya da başka herhangi bir şeyi. Önce bu sorunun cevabını bulun.

2- Hayatımda sürekliliği olan şeyler neler; her ay, her hafta, her gün yaptığım ne var ve bunların hangisi benim için gerçekten önemli? Akşamları çocuklarla bara takılıyorsanız ve sizin için o kadar da önemli bir eylem değilse, sizin için asıl önemli olan şeyi yapmanıza engel oluyor demektir. Demek ki bara takılmak sadeleştirmeye aday olabilir. Bu bakış açısıyla yaptığınız her şeyi inceleyin.

3-Eşyalar: Aynı soruyu sahip olduğunuz bütün eşyalar için de sorabilirsiniz. Onları gerçekten seviyor musunuz? Hepsi de gerçekten elzem mi? Tıkanırsanız, düşüncenizi netleştirecek şu soruyu sorun: Evim yanarsa, yeniden almak isteyeceğim birkaç şey ne olurdu? Geri kalanından kurtulun gitsin. Çünkü hayatınızda kalabalık ediyorlar ve stres yaratıyorlar.

4-Başka her şey: Aynı kavramı hayatınızdaki başka her şeye uygulayabilirsiniz; işiniz, her gün okuduğunuz gazeteler, izlediğiniz diziler, hayatınızdaki insanlar. Hangisi elzem, hangisini seviyorsunuz, hangisine önem veriyorsunuz, bulun ve geri kalanından kurtulun. Sadeleşmek bomboş bir hayat yaşamak demek değildir. Yaşanacak alan yaratmak demektir. Leo Babauta

Nine bilgisayarda ne oynar???

 

Su üstünde taş kaydırmaca dedikleri bu mu??? Günün fotosu... 23/11/2011

Sen de bu kadar güzel olmasaydın...

Dump cubu dubu cubu Cump dubu cubu dubu Dumb cubu cump dubu cump…

 
Dump cubu dubu cubu Cump dubu cubu dubu Dumb cubu cump dubu cump… (Usanıncaya ya da uyuklayıncaya kadar nakarat)

Güldünüz biliyorum şimdi. Gülün gülün… Ben de gülüyorum zaten.

Ama soracaksınız… Ki sormakta da çok haklısınız; “Bu dumplu cumplu anlamsız cümle neyin nesi peki?”

Nota yazma kabiliyetim olmadığı için ancak böyle anlatabileceğimi sandığım bir melodinin ritmi bunlar. Bir klasik müzik eseri… Ve bu ritim kulağıma her dokunduğunda çocukluğumun bir döneminin anıları seriliverir gözümün önüne. Ama her ne hikmetse; melodiyi çok iyi bilmeme ve her duyduğumda “İşte bu!” Dememe rağmen, ne eserin adını ne de eser sahibini biliyorum. Epey araştırdım geçenlerde ama bir türlü denk düşüremedim. Birkaç saat içinde gözden geçirmediğim ünlü eser kalmadı sandım… Ama yok, bulamadım. Belki de o kadar ünlü değilmiş besteci…

Ama öyle ya da böyle öğreneceğim bunu… Hoş; hiç öğrenemesem de melodinin beni alıp götürdüğü mazi çok daha önemli benim için… Çocukluğum


Yazının devamını görmek isteyenler aşağıdaki adrese girebilirler...

Sağlıcakla,