10 Ocak 2012

İyileşmeyi ve öğrenmeyi tüm içtenliğinle iste, MUCİZELER mutlaka gercekleşecektir

Bırak Yaşamındaki herşeyde bir UYUM bir DENGE olsun.

Bırak yaşamın zorlanmadan engelsiz AKIŞTA olsun.

Çok çalış ancak bir çocuk gibi OYUN oynaması da bil.

Kendine zaman ayır. GÜL, NEŞELEN, DANS ET,

Bu zamanda EĞLEN, işini yaparken işinden keyif AL..

Bu iş her ne olursa olsun, neyi yapıyorsan onu SEVGİYLE yap.

ASLA sana heyecan ve keyif veren şeyleri bir başkasınınki ile karşılastırma;Senin yapmaktan zevk aldığın bir şey bir başkasının gözünede HOŞ olmayabilir.

SEN Neden keyif alıyorsan onu yap.

Bırak başkaları da kendilerine hoş görünen keyif veren şeyleri YAPARAK yaşasınlar.

SEN yaşamını tam olarak GÜVENLE yaşa ..

VE ..BIRAK herkes kendi yaşamını YAŞASIN.

Ne kadar küçük olursa olsun ilk adımı isteyerek at.

İyileşmeyi ve öğrenmeyi tüm içtenliğinle iste, MUCİZELER mutlaka gercekleşecektir

En çok neden korkuyorsunuz...


Biliyorum hepiniz önce böcek, yükseklik, fırtına,asansör, topluluk önünde konuşma gibi cevaplar veriyorsunuz...

Acaba esas korkumuzun  ‘aşk', ‘aşık olmak', ‘birine bağlanmak', ‘kalp kırıklığı', ‘yalnızlık' olduğunu ne zaman anlayacağız.

Birbirimizden korkuyoruz!

 Ne acı...

Artık birbirime hoşgörüyle bakmanın, destek olmanın, sevgiyle sarmalamanın zamanı gelmedi mi ?

Bence geldi de geçiyor...

Şu çeşmenin haline bak,Su içecek tası yok. Kırma insan kalbini, Yapacak ustası yok...



Şu çeşmenin haline bak,

Su içecek tası yok.

Kırma insan kalbini,

Yapacak ustası yok...

Mevlana | Aşk | Şems

"İmdat! Yaşlanıyorum!"

 "İmdat! Yaşlanıyorum!"


  Beden güzeldir. Beden olduğu gibi güzeldir; genç veya yaşlı olması fark etmez. Elbette gençliğin kendi güzelliği vardır, yaşlılığın da öyle. Genç beden daha hareketli olur. Yaşlı beden de daha bilgedir. Her yaşın kendine has bir güzelliği vardır; onları kıyaslamak gereksizdir. Özellikle Batı'da, yaşlı beden çok ürkütücü bir fikir haline geldi, çünkü yaşamın bir şekilde gençlikle eş anlamlı olduğuna inanılıyor ki bu çok saçma.


Doğu'nun bakışı daha düzgün. Orada yaşam yaşlılık ile daha bağlantılı olarak görülüyor, çünkü yaşlı bir insan daha uzun yaşamış, daha çok deneyim geçirmiş, daha çok sevmiştir; yaşamın pek çok mevsimini, iyisini kötüsünü görmüştür. Yaşlı insan gençliği yaşamıştır. Gençlik ise henüz yaşlılığı yaşamamıştır.


Yaşlı beden, olgunlaştırıcı deneyimlerin getirdiği tüm yaraları, izleri, çekiciliği taşır. Bir kez bedenin keyfini çıkarmaya ve hangi aşamada olursa olsun onu sevmeye başladın mı aniden onun yeniden güzel olduğunu hissedersin, bu da içindeki birçok şeyi serbest bırakır

.OSHO

Mutluluğa giden iki yol; kendinden çok şey, başkalarından az şey bekle...

Can Bonomo Eurovision ‘da

http://platform.twitter.com/widgets/hub.1324331373.html

Can Bonomo Eurovision temsilcimiz oldu. Can Bonomo Eurovision ‘da Türkiye ‘yi temsil edecek.Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye ‘yi kimin temsil edeceği hakkında ortaya atılan iddialar artık son buldu. Uzun tartışmaların ardından TRT Eurovision temsilcisine karar verdi. Bu yıl Bakü’de düzenlenecek Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye’yi Can Bonomo temsil edecek. İzmirli müzisyen Can Bonomo Eurovision’a özel bir şarkı besteleyecek. Daha önce Eurovision için Kıraç, Atiye, Sıla ve Hande Yener’in adı geçmişti. TRT yönetimi yine herkesi şaşırtarak, son dönemde özellikle klipleriyle adından söz ettiren Can Bonomo’yu seçti.

Can Bonomo Kimdir? İzmirli Can Bonomo, müziğe 8 yaşında gitar çalarak başladı. Ortaokul ve lise boyunca sürdürdüğü müzik çalışmalarına İstanbul’da devam etti. 17 yaşında İstanbul semalarına açılmaya karar veren Bonomo, müzik dünyasına ses prodüksiyonculuğu yaparak atıldı. Bilgi Üniversitesi’nde Sinema-Televizyon Bölümü’nde okuyan Bonomo,üniversite yıllarında Radyo Klas, Number One FM ve Radio N101’de radyoculuk yaptı. Daha sonra, televizyona geçerek Number One TV ve MTV’de televizyon programları hazırladı. Televizyonculuk kariyeri süresince çeşitli reklamlarda rol aldı. Müzisyenlik kariyeri, Irwin Welsh’in Porno adlı kitabının ilk yaprağına sardığı demosunu Can Saban’a gönderdiğinde yeni bir boyut kazandı.??Lise ve üniversite yıllarında amatör müzik gruplarıyla İzmir ve İstanbul’da birçok konser veren Bonomo, sonunda “Hazırım” diyerek ilk albümü için kolları sıvadı. Yaklaşık iki yıllık hummalı bir hazırlıktan sonra da Ocak 2011’de Can Saban’ın yapımcılığı ile ilk albümü “Meczup”u yayınladı. Can Bonomo ve ilk göz ağrısı “Meczup”, 24 Ocak’ta Babylon’da düzenlenen bir geceyle dinleyicileriyle buluştu.

Birden, Havaya uçtu gövdesinin parçaları.!

Haykırmak istiyordu, Daha fazla dayanamayacaktı ..

 Sesini duyabilecek kimse yoktu orada .

 Kimse duymak istemiyordu.

Kendisi de korkuyordu sesinden..

İçinde boğuyordu sesini.

Patlamak üzereydi susuşu.

Birden, Havaya uçtu gövdesinin parçaları.!

Özenle, sessizce toplayacaktı bu parçaları,

 Hepsini bir bir yerine yerleştirecekti,

Delikleri kapamak için.

Ve rastgele bir gelincik, bir sarı zambak bulursa,onlarıda toplayacak,

 Kendisinin bir parçasıymış gibi gövdesine yapıştıracaktı

 Böyleydi,

Delik deşik,

Görülmemiş bir şekilde çiçek açıyordu işte.


Yannis Ritsos

Üzülme... Bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur...

Kahve çekirdekleri içindeki adamı üç saniyede görürseniz bir dahisiniz...

Mevlana, birgün oğlu Bahaeddin'i sıkıntılı görür. Eğitimci bir baba ve ruh terbiyecisi olarak hemen harekete geçer...

 

 Mevlana, birgün oğlu Bahaeddin'i sıkıntılı görür. Eğitimci bir baba ve ruh terbiyecisi olarak hemen harekete geçer. Gerisini oğlu Bahaeddin şöyle anlatıyor: Birgün bana büyük bir ruh bezginliği ve iç sıkıntısı geldi. Beni bezgin ve sıkıntılı gören babam sordu: "Birinden mi incindin? Niçin böyle sıkıldın?" ... Ben de "Bilmiyorum, bu ne haldir" dedim. Babam ayağa kalktı ve yan odaya girdi. Biraz sonra bir kurt postunu başına geçirerek yanıma geldi ve çocukları eğlendirmek için yaptığı gibi, " Buu..Bu..Buuuu!" diye sesler çıkarmaya başladı. Babamın bu hareketine çok güldüm.


Onu bana karşı böyle görmek, beni anlatılamayacak kadar neşelendirmişve güldürmüştü. Sonra da yere kapanarak ayaklarını öptüm. Babam, " Bahaeddin, eğer latif bir sevgili sana sıkı sıkıya bağlansa, daima senle şaka şenlik etse ve sonra birdenbire yüzünün şeklini değiştirip yanına gelse de sana "bu bu buu" dese ondan hiç korkar mısın " dedi. ? Ben de "Hayır, korkmam." dedim. Bunun üzerine buyurdu ki: "Seni sevindiren, seni sevinç ve neşe içinde tutan sevgili, seni üzen ve kendisinden sıkıntı duyduğun aynı sevgilidir. Hep O'dur. Hep O'ndandır.


o halde niçin boş yere üzgün duruyorsıkıntının elinde aciz kalıyorsun? İçinde sıkıntı görünce onun çaresine bak; çünkü dalların hepsi aynı kökten biter. İçinde genişlik, ferahlık görünce de ona su ver. Kalp ferahlığının verdiği meyveyi de dostlara ve ahbaplara sun!"


 Aşk Çağlayanı Mevlana / V.Vakkasoğlu

Sevgi enerjinizi harekete geçirin...

 "SENİ SEVİYORUM."

 "SENDEN ÖZÜR DİLERİM."

 "LÜTFEN BENİ AFFET."

 "TESEKKÜR EDERİM."


 Aynanın karşısına geçip kendi kendimize "SENİ SEVİYORUM" diyerek. Kendimizin sevgi enerjisini harakete geçirip yükseltmektir.


Bilerek yada bilmeyerek bazen kendimize haksızlık yaparız ve bu benliğimizin bir özre ihtiyacı var. Enerjimizi dengelememiz için "ÖZÜR DİLERİM" sözü çok önemlidir.


Kendimizi affetmek için kendimize tıpkı başkasına söyler gibi, "LÜTFEN BENİ AFFET," cümlesini kurabilmeliyiz.


Bugüne kadar hala aykta hayatla mücade edebildiğimiz için de kendimize TEŞEKKÜR ETMEMİZ  gerekir..

Bu olumlamaları kendimize olduğu kadar başkalarınada söylemeliyiz. Bunu alışkanlık haline getirirsek hayatımızda bir çok iyileşme ve dengelenmenin kendiliğinden olduğunu göreceğiz..

Kızı unut diyorsun...

Bir degişim yaratmaya karar verdigimizde ve niyet ettigimizde o andan gerçekleşdirecegimiz AN'a kadar,bir geçiş süreci elbette vardır

Bir degişim yaratmaya karar verdigimizde ve niyet ettigimizde o andan gerçekleşdirecegimiz AN'a kadar,bir geçiş süreci elbette vardır.

Eski ile yeni arasında gel gitler, sendelemeler,bocalamalar mutlaka olacaktır.

Daha önce olanla olacak olan  arasında gidip gelmemiz normaldir.Bu dogal sürecin kendisidir.

Yeniye geçişi tamamlayana kadar zaman geçer.İşte o zamana kadar degişim çabamızda istaikrarlı adımlar atmak gerekmekdedir....

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde; yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli yüzünü insan

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde; yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli yüzünü insan. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak.... Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli! Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam... ettiğini anlamalı.


 Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, birkaç durak önce inip servisten, otobüsten, yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli! Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat! İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için! Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine 'Gül', inleyen birine 'Sus' dememeli! Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!

Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine... Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını... Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna, fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın! Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!

Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli! Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı, bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı! Çünkü hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç çaresiz kalmamışsan; dermanı olamazsın dertlerin, ağlamayı bilmiyorsan; neşesizdir kahkahaların, merhaba dememişsen; anlamsızdır elvedaların...

Ne, herkesi düşünmekten kendini; ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalı! Bilmeli çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için... Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere... Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak! Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin, zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için...

Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!

Oguz Atay / Tutunamayanlar

Adam olan adama LAFI BİR KERE , Olmayana BİR KAÇ KERE, Dinlemeyene YÜZ KERE,

Adam olan adama LAFI BİR KERE ,

Olmayana BİR KAÇ KERE,

Dinlemeyene YÜZ KERE,

Umursamayana BİN KERE ,

Adam olmaya niyeti olmayana,

ömrü boyunca anlat, OLMAZ YİNE OLMAZ...

Niyet olmayınca, nasipte olmaz...

Olmaz yine olmaz

Yalaka astroluğumuz özenle sunar... Aslan, Başak, Terazi, Yay,Akrep, Oğlak











 

Yalaka burç yorumlarımız... Kova, Balık, Koç, Boğa, İkizler ,Yengeç...







 







 

 

Daha fazla sev...Şartsız sev... Sevgi ol... Bir koridor ol... Sevgiyi yaşa...

Daha fazla sev...

 Şartsız sev...

Sevgi ol...

Bir koridor ol...

Sevgiyi yaşa...

Kuşlar ve ağaçlar, dünya ve yıldızlar, kadınlar ve erkekler...

Siyah ve beyaz, sadece tek bir dil var ve bu dil evrenin dilidir...

 Bu dil sevgidir...

Ve sen sevgi olduğun zaman, sınırları olmayan yepyeni bir dünya senin için açılacaktır...

 OSHO

Biraz daha gülelim...İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen -"çocuklar konu serbest, hayvan resimleri çizin bakayım" dedi...

İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen -"çocuklar konu serbest, hayvan resimleri çizin bakayım" dedi.


 10 dakika sonra küçük Ahmet el kaldırdı. Öğretmen yanına geldi. Resim kağıdının üzerinde bir sinek duruyordu. Çocuğun bu sinekten şikayetçi olduğunu zanneden Öğretmen eliyle sineği kovaladı ama hayvan hiç hareket etmedi. Biraz daha dikkatli bakınca da sineğin gerçek olmadığını fark etti. Bu bir sinek resmiydi. Öğretmen şaşkınlıkla sordu; -Sen mi yaptın oğlum bu resmi?


-Evet öğretmenim. -Peki bir de at resmi yap bakayım. Küçük Ahmet öyle bir at resmi çizdi ki, at, sanki kağıttan fırlayıp çıkacak. O kadar canlı. Şaşıran öğretmen: -Yavrum beni hemen babana götür. Sen müthiş bir yeteneksin. Burada harcanmaman gerekir. Derhal güzel sanatlara transfer olman lazım. Babanla konuşmalıyım, dedi. Son dersten sonra Ahmet'le beraber yola koyuldular. Dar bir patikadan bir gecekonduya geldiler.


 İçerde, yatakta, dizlerini karnına çekmiş, üzerinde yorganı bir adam yatıyordu. öğretmen konuşmaya başladı; -Geçmiş olsun efendim. -Teşekkürler. -Ben oğlunuzun... -Allah kahretsin oğlumu. -Aman böyle söylemeyin, yaptığı resimler... -Onun yaptığı resimler yerin dibine batsın. -Ama beyefendi böyle yetenekli bir çocuğun...


-Yeteneğine başlatmayın şimdi. -Peki ne oldu, niçin böyle kızgınsınız oğlunuza? -Neden olacak, dün gece eve biraz çakırkeyif geldim. Bu eşşoğlu sobanın üzerine çıplak kadın resmi çizmiş....

İşte ana sevgisi... Günün fotosu...10/01/2012

Nusrat Fateh Ali Khan - Allah Hoo Allah Hoo (full version)!

http://youtu.be/ZLK8AZx8kXY

Sevgi ve anlayış akıttığında, bunlar sana yüz katı olarak geri döner. Eleştiri ve olumsuzluk akıttığında, bunlar sana yüz katı olarak geri dönecektir.

Sevgi ve anlayış akıttığında, bunlar sana yüz katı olarak geri döner. Eleştiri ve olumsuzluk akıttığında, bunlar sana yüz katı olarak geri dönecektir.


 Senin içinde ne varsa dışarı da o yansır. Tatminsizliğini, hoşnutsuzluğunu veya karamsarlığını saklayamazsın, er geç dışarı taşar ve o zaman da tıpkı bir çıban gibi müdahale ile akıtılması gerekir. Zehri ne kadar çabuk dışarı atarsan o kadar iyi olur.


 O zehirli, olumsuz, eleştirel düşüncelerinin yerini saf sevgi, uyum ve anlayış içeren düşünceler alsın. Bu son derece büyük bir hızla yapılabilir.


Karamsarlık ve depresyonda boğulman gerekmiyor. Kendine acıyarak değerli vaktini harcaman gerekmiyor. Durumunla ilgili herhangi bir şey yapmak istiyorsan bunu hemen gerçekleştirebilirsin. Değişim göz açıp kapayana kadar gerçekleşebilir. "


Eileen Caddy

Mutluluk öyle bir parfümdür ki, başkalarının üzerine boşaltılırken birkaç damla size de sıçramasına engel olamazsınız.

Mutluluk öyle bir parfümdür ki, başkalarının üzerine boşaltılırken birkaç damla size de sıçramasına engel olamazsınız.

Louis Mann

Sırada birisi önümüze geçtiğinde nasıl tepkiler veririz?

Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim."

 Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver."

Realist tepki: "Sıra var."

Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz."

Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da..."

Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!"

Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..."

 Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür."

Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir."

Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur."

 Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek."

 İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor."

Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz

Bazen "Su" olmak lazım , Sessiz sakin.! Bazen "Mum" alevi olmak lazım , sabırla tükenmeyi bekleyen..!



Bazen "Sel" olmak lazım , öfkeli ve hırçın.!

 Bazen "Mum" alevi olmak lazım , sabırla tükenmeyi bekleyen..!

 Bazense "volkan" olmak lazım , önüne gelen herşeyi hızla tüketen.!

Kimine Su olacaksın kimine Sel! ...

Kimine Mum olacaksın kimine Volkan.!

Suat Abi amca olyuorum...

Bugün kendime sahip olabildiklerimin farkına varabilmek ve şükredebilmek için izin veriyorum...

İçimizde ne tür enerjiler vardır ?

İçimizde ne tür enerjiler vardır ?

Sevgi enerjisi ki bu pozitif enerji dediğimiz kategoridedir. Pozitif enerji dediğimiz de  içine daha çok şey koyabiliriz. İnsanın kendini ifade ederken kullandığı  kelimelerden tutunda, başkasına karşı gösterdiği saygı da bu kategoridedir. Bir insanın  sabah evden  hayata kendini  yavaşça bırakırcasına evinden çıkarken başlayan süreçte kendini  iyi hissetme, bakımlı bir halde dışarı çıkması, gözü pek karnı tok deyimindeki gibi kendinden emin bir şeylere koşturması ve akşama kadar kendini gerçeklemeye çalışması, hep bunlar pozitif bir enerji boyutu içinde değerlendirilebilir.

Bu enerjinin negatifine de,  evden  olumsuz çıkmak ve  evden çıkamamak olarak da bakabiliriz. Kendini gerçekleştirmemek ve kendini gerçekleştirirken başkalarına saygı duymamak, öfkeli olmak, başkalarına iyi davranmamak, doyumsuz olmak gibi bir çok  enerji biçimlerini de negatif boyutta sınıflandırabiliriz.  Nefret, umutsuzluk, kin bu anlamda  dönüşmüş ve  bozulmuş bir  sevgi enerjisidir.

Enerjimiz nasıl bozulur?

Enerjimiz  içimizde işlev görmediği, bize yansıma almadığı, hayata akmadığı, iş  görmediği, miskinleştiği, harekete geçmediği, olumsuz düşüncelerle ve  duygularla etkileştiği her durumda  bozulur.İçimizdeki  yaşam enerjisinin  bozulması, yani dönüşmesi veya düşmesi hep kendi  enerji biçimimizle uyumlu olmayan temaslarla, günlük aktivitelerle  eksilme yoluyla içimizde oluşan durumdur. İçimizdeki yaşam enerjisi en  fazla negatif bir enerjiyle temasta  bozulur. Birden kendimizi güçsüz  hissederiz. İşte o zaman  aldığımız etki bizim yaşam enerjimizi  dönüştürdüğü, eksilttiği yani enerjimizi negatif hale veya düşük bir  duruma getirdiğini anlamalıyız. Tam bu durumda içimizdeki duyguları   yakaladığımızda nefret duygusu varsa iç enerjimiz negatifleşmiştir. Acı  hissedip kendi içimizde güvensizlik  varsa bu kez enerjimiz  düşürülmüştür...

O yüzden böyle ortamlardan mümkün oldukça uzak durmalı, meditasyon, spor gibi aktivitelerle de içsel enerjimizi yukarda tutmaya bakmalıyız...