16 Ekim 2011

İrmik Helvası... tek geçtiklerimden...



irmik (2 su bardağı)
Tereyağ (3/4 su bardağı-üç çeyrek)
toz şeker (1 + 3/4 su bardağı)
süt (3 + 1/2 su bardağı)
1/2 kahve fincanı çam fıstığıüstüne serpmek için bol toz tarçın

1 tencereye; 3çeyrek bardak tereyağı koyarak hafifçe kızdırmalı, sonra kızdırılmış bu yağa; yarım kahve fincanı çam fıstığı ile 2 bardak kalın irmik katarak, fıstıkları hafifçe pembeleşip de irmiğin meyanesi gelinceye kadar bunları ortadan daha az ısıdaki ateşte 40-50 dakika durmadan karıştırarak kavurmalıdır. Meyane demek irmiğin 40-50 dakika içinde yanmadan hatta fazla esmerleşmeden kıvamında pişmesi demektir.
* İrmiğin meyanesi gelince buna 3.5 bardak kaynar bir halde  süt katmalı ve iyice karıştırdıktan sonra bir 3 çeyrek bardak da toz şeker katarak tekrar karıştırmalı, sonra da tencerenin kapağını hafifçe kapatarak hafif bir ateşte 20 dakika kadar demlendirilmelidir.
* Bundan sonra tencereyi ateşten alarak, yarım saat kadar ılınmaya bırakmalı ve helvayı iyice bir karıştırdıktan sonra tabağa almalı ve üstüne tarçın dökerej  servis yapmalıdır.

Mazhar ALANSON - Bu Ne Bicim Hikaye Boyle

http://youtu.be/1m71Zgek9tY

Fille seyahat... Günün fotosu...16/10/2011

bir hata yaptığım zaman bundan korkmamam gerektiğini öğrendim.Yapılan hataların yeni bir şeyler öğrenmek için güzel olanaklar olduğunu anladım...


Bir bilim adamının tıp konusunda yeni ve çok önemli buluşları olmuştu.Kendisiyle röportaj yapan gazeteci sordu; ‘Ortalama bir insandan nasıl daha yaratıcı bir insan olduğunuzu anlatırmısınız bize?Bilim adamı ‘ İki yaşındayken annemin yaşadığı bir deneyim nedeniyle’diye yanıtladı gazeteciyi. Sonra açıkladı;

‘Buzdolabından süt şişesini almaya çalışırken,şişe elimden kayıp yere düşmüş ve ortalık s...üt gölüne dönmüştü.Annem mutfağa geldiğinde,bana bağırmak,söylenmek ya da cezalandırmak yerine ‘Robert ne kadar güzel bir hata yaptın!Daha önce bu kadar büyük bir süt gölü görmemiştim.Evet,olan olmuş.Şimdi birlikte burayı temizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak istermisin?’ dedi.Ben de eğilip oynadım yere dökülen sütle.Birkaç dakika sonra annem, ‘Robert ,böyle bir şey yaptığında bunu senin temizlemen ve her şeyi eski haline getirmen gerektiğini biliyor musun?Bunu nasıl yapmak istersin?Bir sünger mi kullanalım,bir havlu yada bez mi?Hangisini istersin?’dedi.Ben süngeri seçtim ve birlikte yere dökülen sütü temizledik.

Daha sonra annem; ‘Biliyor musun burada yaşadığımız olay, senin iki minik elinle bir süt şişesini taşıyamadığın kötü bir deneyimdi.Şimdi arka bahçeye çıkalım ve şişeyi suyla doldurup,senin dolu bir şişeyi  düşürmeden taşımanı sağlayalım’ dedi.

Böylece şişeyi boğazından iki elimle tutarsam düşürmeden taşıyabileceğimi öğrendim.Ne kadar güzel bir ders değil mi? Daha sonra,o anda bir hata yaptığım zaman bundan korkmamam gerektiğini öğrendim.Yapılan hataların yeni bir şeyler öğrenmek için güzel olanaklar olduğunu anladım.İşte bilimsel araştırmalardaki deneyler de bu temele dayanır zaten.Bir deney başarısız olsa bile,o deneyden çok değerli bilgiler elde edilir

Bu gün hayatınızın geri kalan kısmının ilk günüdür...

 



Bir ustanın söylediği gibi; "Bu gün hayatınızın geri kalan kısmının ilk günüdür." Önünüzdeki hayatın ilk gününde ne yapmayı, bundan sonra devam eden hayatınızı nasıl geçirmeyi düşünüyorsunuz?
Bu düşünceyi milat sayıp kendi yaşamınıza dönük yeni kararlar verebilirsiniz. "İnsanların verebileceği en önemli karar kendi yaşamlarıyla ilgili kararlardır. Benim yaşamım sıradan, sürüden bir hayat mı olaca...k, yoksa kendine özgü hedefleri olan olağanüstü bir hayat mı olacak?" der Doğan Cüceloğlu.


Nasıl bir gelecek istediğiniz size bağlı. Bu bir seçim. Hayata anlam katmak, onu verimli kılmak sizin elinizde. Manevi değerleri yaşamak, yaşatmak, evrensel değerlerle barışık olmak sizin elinizde. Bunun tersini düşünmek de sizin elinizde; acıyı, hüznü, olumsuzlukları içeren bir  hayatı seçmek gibi...

Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım...



Hepimizin hataları ve eksikleri var; gelin  karşılıklı olarak birbirimizin hata ve eksiklerini bağışlayalım... Hoşgörülü olalım...

Dünyanın ortası burasıdır…

[slideshow]

Dünyanın ortası burasıdır…

Sabah erkenden kalkıp merkez otogara gidiyorum… Akşehir otobüsünü bulup biniyorum… Otobüste fazla insan yok… İki saat tıngır mıngır gidiyoruz… Yolculuk sırasında şoförden Konya’ya dönüş saatlerini de öğreniyorum…

Akşehir’e varınca boş boş sokaklarda dolanıyorum bir süre… Hava iyiden iyiye soğuk… Üstüm kalın ama hafiften üşüyorum… Mahalle aralarında dolaşırken sokakta oynayan çocuklara takılıyor gözlerim… Onları seyrettiğimi gören çocuklar da bana bakmaya başlıyorlar… Çekingenliğini atan güzelce bir kız yanıma gelip ‘Hoş geldin abla’ diyor. ‘Hoş bulduk’ diyorum… Burada nerelere gidilir diye soruyorum kıza… Aaaa diyor kız gezdirelim abla diyor… İçim rahatlamış bir şekilde olur diyorum… Onlar önde ben arkada kalabalık bir güruh şeklinde Hıdırlık tepesine çıkarıyorlar beni… Burası tüm Akşehir’i ve çevreyi görebileceğiniz bir tepe… Üstelik her yer yemyeşil… Çok güzel bir düzenleme
yapılmış… Zaten Hıdır’ın anlamlarından biri yeşil demekmiş…

Arkasından çocuklar önde ben arkada Gülmece Park’ına götürüyorlar beni… Bu arada çocuklarla olmak çok eğlenceli… Gülüyorlar, eğleniyorlar, oradan oraya koşturuyorlar… Onlardan bana enerjinin geçtiğini hissediyorum… Birbirimize ısındıkça yan yana yürüyüp sohbet etmeye de başlıyoruz… Kaçıncı sınıfta okuyorlar, kaç kardeşler, ben nereden geldim derken parka geliyoruz…

Gülmece parkını daha görür görmez bayılıyorum… Burada Nasrettin Hoca’nın bildiğimiz küçük hikayelerinin heykellerini yapmışlar… Bindiği dalı kesen, kazanı doğurtan, mum alevinde yemek pişiren, göle maya çalan, eşeğe ters binen bir sürü Nasrettin Hoca heykeli var burada… Çocuklardan biri abla seni dünyanın ortasına götüreyim mi diye  soruyor… Haydi götür diyorum… Koştura koştura gidiyoruz… Yerde yuvarlak bir taş… Çevresinde dünyanın ortası burasıdır yazıyor… Hemen içine girip fotoğraf çektiriyorum… Nasrettin Hoca’nın kabrini de ziyaret edip tekrar heykellerin yanına dönüyorum…

Her sene 5 - 10 Temmuz tarihleri arası Nasreddin Hoca şenlikleri yapılırmış… Aslında şenlik zamanı gelmek lazım diye düşünüyorum… Temsili bir Nasrettin Hoca’nın Akşehir gölüne maya çalmasıyla başlarmış etkinlik… Bunu duyunca Akşehir gölüne gitmek istiyorum ama çocuklar bana engel oluyorlar, abla orası buraya uzak, yolu da iyi diğil… Zaten göl falan da kalmadı kurudu gitti diyorlar… Çocukların rehberliği olmadan Akşehir gölüne gitmek istemiyorum… Belki şenlik zamanı denk gelir de yolum buralara düşerse o
zaman giderim diye düşünüyorum…

Nasrettin Hoca küçüklüğümden beri hayran olduğum kişilerden biridir… Anlatacağı şeyi güldürerek anlatması hep örnek almaya çalıştığım bir özelliktir… Çünkü birisine bir şey söylerken esprili ve güldürerek söyleyince akılda daha kalıcı olacağına inanırım… Ben ne kadar bunu yapabiliyorum soru işareti ama hedefim güldürerek düşündürmektir… Güldürerek diyeceğimi diyebilmektir… Parka bayılıyorum ama çocuklar sabırsız haydi abla diyorlar görmen gereken bir yer daha var…

Bu sefer beni Akşehir Evi’ne götürüyorlar… İçerde yemek de olduğunu duyunca çok seviniyorum… Karnım bayağı acıkmış durumda… Çocuklar içeri gelmek istemiyorlar, bakkaldan hepsine çikolata gofret alıyorum… Tekrar bekleriz diyerek güle oynaya mahallelerine dönüyorlar…

Ben de Akşehir Evi’ne giriyorum… Evin ilk yapılışı tarihi 1894’müş. En son 1991 yılında 16 Akşehirli genç evi almış… Tüm ilçenin desteğiyle de ev restore edilmiş… Evin kocaman bir avlusu var… Avluda zaman zaman küçük konserler verilirmiş… Hava soğuk olmasına rağmen birkaç masa koymuşlar… Avlunun etrafı da boydan boya iki katlı evlerle çevrelenmiş… İçerde gelin odası, çocuk odası, ebeveyn odası gibi yöreye has şekilde döşenmiş odalar mevcut… Ben evin içinde sıcak bir köşeye geçip mantı istiyorum… Arkasından da yörenin tatlısı olan peynir baklavasını söylüyorum… Her ikisi de nefis… Bu eve bayılıyorum… Bir de üstüne çayımı içip güzelce dinleniyorum…

Nasrettin Hoca dışında ilçenin turizm açısından gelişmesi için Sultandağları’nda yamaç paraşütü yapıldığını da öğreniyorum… Ama beni zaten Nasrettin Hoca’yla tavlamış oldukları için paraşütle ilgilenmiyorum… Burası güzel ama dönüş yolu uzun… Konya’ya dönüş için otobüse doğru yürüyorum… Çok güzel iki gün geçirmiş olmanın mutluluğuyla otobüse biniyorum…

Bu yazıyı Nasrettin Hoca’dan bir hikayeyle bitirmek istiyorum…

Çevreden bir grup insan, Nasreddin Hoca´yı çevirip ´Hocam size bir sorumuz var´ demişler: ´´Hocam, dünyanın ortası neresi?´´... Hoca, beş on adım ilerlemiş, bastonunu yere saplamış. ´´Dünyanın ortası burasıdır´´ demiş. Şaşkın şaşkın bakan kişiler, ´´Nasıl olur Hocam´´ demişler. Hoca da ´´İnanmazsanız ölçün...´´ diye yanıt vermiş…

Sağlıcakla,

Bu sabah kapımı çaldım...



Çok merak ediyorum kendimi!
Başıma bir şey mi geldi...
Öldüm mü? Kaldım mı?
Hi...çbir haber yok kendimden.
Bu sabah kapımı çaldım
Kapıyı açan kendim
Bir süre kendime baktım
Bu güleç yüz bendim
Oh ne güzel bir sabah
Bugün de yaşıyorum demek

Getirmesi diil de...

Güç herzaman senin içindedir, makamında, paranda, başarında değil !

Bir insana kendinden daha fazla yada daha az değer verme !
Kıymetini bilmeyenleri hayatından sevgiyle uzaklaştır !
Kimseyi hayatının merkezine alma !
Kendin herzaman tam ve bütün ol !
Bir başkasını kendinden büyük yada küçük görme !
Aldığın kadar ver ! Verdiğin kadar almayı bil !
Biri seni anlamıyorsa, bırak anlamasın !
Kim nediyorsa desin, sen yoluna devam et !
Hayatta sadece, hiçbirşey yapmayanlar, hatasız kul olur !
Aldığın her nefese şükret !
Her fırtınadan sonra, geçmiş fırtınaya değil, güneşli havaya odaklan !
Birini mutlu etmek için ısrar ediyorsan, seni istemediği halde sen devam ediyorsan, bağımlılıkların var, temizle ve yoluna devam et !
Yargılama, eleştirme, suçlama !
Güç herzaman senin içindedir, makamında, paranda, başarında değil !
İnsanların sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen kendine öyle davran !
Asla , asla deme, tükürdüğünü yalarsın !
İddialaşma, hırs yapma, rekabet etme, döner seni bulur !
Arkadan konuşma, dedikodu yapma, nazar etme !
Niyetini koy ve ilerle ! özelliklede eleştiriler artıyorsa dahada hızlı ilerle, doğru yoldasın !
Herkes senin bir parçandır, sevgi ve hoşgörüyle davran !
İçin neyse, dışında bir olsun !
Dürüst ol...özelliklede kendine !
Geçmişte takılı kaldığın herşeyi ve herkesi, sadece kendi iyiliğin için affet gitsin !
Bu kadar iyiliğime rağmen, neden ben bunu yaşadım, haketmedim diyorsanız, iki kere affedin gönderin. Bu yükü taşımaya değmez !
Sabahları uyandığında, mucizelerle dolu güne başlıyorum diyerek güne başla !

Richard Clayderman - Para Elisa...(Beethoven)

http://youtu.be/wURpD1PIQwQ