7 Ağustos 2011

Patlıcanlı Börek...

Patlıcanlı Börek tarifiMalzemeler 
2 Çorba Kaşığı Zeytinyağı
1 Adet Soğan
250 gr Kıyma
2 Adet Patlıcan
1 Çay Kaşığı Kırmızıbiber
Karabiber
Yarım Demet Maydanoz
3-4 Adet Yufka
Yarım Su Bardagı Süt
Yarım Su Bardağı Su
Yarım Su Bardağı Sıvı Yağ
Üzerine: 1 Adet Yumurtanın Sarısı

Yemeğin Tarifi
Tavaya 2 çorba kaşığı zeytinyağ  aktarın. Küçük küçük kestiğiniz soğanı yağda pembeleştirin. Sonra kıymayı ilave edin. Rengi değişene dek kavurun. Son olarak 1 çay kaşığı kırmızıbiber ve karabiber ile ince ince doğranmış maydanozu ekleyin. Tavayı ateşten alın. Közlediğiniz ve kabuklarını soyduğunuz patlıcanları küçük küçük kesin. Kıymalı harcın üzerine ekleyin. Ayrı bir kapta yarım su bardağı sütü, suyu ve sıvıyağı karıştırın.

Yufkayı temiz ve düz bir zemine serin. Bir firça yardımıyla sütlü karışımdan yufkanın üzerine sürün. Yufkayı yuvarlak kenarlarını ortada birleşecek şekilde katlayın. Kuru yerlerine sütlü karışımdan sürün. Dörde kesin.

Her bir karenin içine patlıcanlı harçtan koyun.

Kenarlarını içe doğru kapatın.

Kat yerleri altta kalacak şekilde yağlanmış tepsiye dizin. Diğer yufkalarada aynı işlemi uygulayın. üzerine yumurta sarısı sürün. Önceden ısıtılmış 180 dereceli firında pişirin

Ormanda kendimi iyi hissetmek, bana,doğal geldiği için esenliğimin nedenini analiz etmek aklıma gelmedi. Meğer bu konuda bilimsel araştırmalar varmış...

 

Günün kendimi en iyi hissettiğim zamanı ormanda yürüdüğüm anlardır. İlk adımlarımı atamaz hissediyorum, ormanda yürümenin bana iyi geldiğini. Ana yoldan ormana dönen tenha yola girmemle başlıyor hatta bu duygu.
Ormanın eşsiz kokusu içeri doluyor. Güneş, ağaçları limon gibi sıkıp çıkardığı kokularını ormanın üstüne serpti sanki.
Bu yürüyüş anlarının günün en iyi anları olması diğer saatleri sevmediğim şeyleri yaparak geçirdiğim anlamına gelmiyor. Sevmeden yapmadığım bir şey yok. Hayatım basit, tenha, temiz, gürültüsüz, acelesiz, düzenli, mütevazı.
Ormanda kendimi iyi hissetmek, bana,doğal geldiği için esenliğimin nedenini analiz etmek aklıma gelmedi. Meğer bu konuda bilimsel araştırmalar varmış.

Manzaranın olumlu etkisi
İlklerinden biri 1985’te bir hastanede yapıldı ve beni hiç şaşırtmayan bir gerçeği ortaya çıkardı: Pencereleri doğal bir manzaraya bakan ameliyat geçirmiş hastalar, odaları duvarlara bakanlardan daha çabuk taburcu oluyor. Daha az ağrı kesiciye ihtiyaç duyuyor.
Daha sonra yapılan birçok araştırmanın ortak sonucu doğada geçirilen zamanın insan sağlığına iyi geldiğidir.
Japonya’da koru gezintilerine shinrin-yoku deniyor- Orman Banyosu.
Aynı kişiler üzerinde, ormanda ve şehirde yapılan tansiyon ölçümleri Orman Banyosu yapanların tansiyonunda kayda değer düşüş olduğunu gösterdi. Şehirde yapılan yürüyüş ile ormanda yapılan yürüyüşten sonra alınan idrar örneklerinin ikincisinde çok daha az stres hormonu bulundu. Kalp atışlarında yavaşlama oldu. Olumlu duygular çoğaldı, olumsuz duygular azaldı. Hastalık önleyici bazı hormonlarda yükselme görüldü.
Bu incelemeleri yapan bilim adamlarına göre olumluluklar, muhtemelen, bitkilerin bakteri ve mantarlara karşı korunmak için çıkardıkları bazı bileşimlerin nefes yoluyla insana geçmesinden kaynaklanıyor.
Kuş sesleri duyuyorum. Dönüş yolunda göçmen kuşlar sanıyorum önce. Ama sessiz ormanın üstünde döne döne, hiçbir zaman birbirlerinden fazla ayrılmadan, garkk garkk öterek uçanlar kartal. On üç tane. İlk defa bu kadar büyük bir grup görüyorum. İkisi kanat dokunduracak kadar yaklaşıyor birbirine, sonra uzaklaşıyor. Biri diğerini kovalayıp üzerine konuyor, birkaç dakika böyle uçuyorlar.
Görünmez oluncaya kadar seyrediyorum onları. Ve içimde isimsiz bir minnet duygusu, yürümeye devam ediyorum, doğanın enerjisini, dinginliğini, güzelliğini, sonsuzluğunu soluyarak.

 

oRMAN bANYOSU-mETİN mÜNİR

...Dalmışız...

 

Atlar özgürdür... Günün fotosu...07/08/2011

Az bekle dört dörtlük dayak geliyo...

Ruhumun güneşi doğmak üzere...



Yağmur var sanki içimde, şelaleye mi, yoksa okyanusa mı yolculuk bilemiyorum. İçimdeki durgunluk, dinginlik rüzgar oldu sanki.. gah yağmur olup ağlatıyor, gah güneş olup güldürüyor. Neler yazıyorum bilmiyorum ama yazmam gerektiğini biliyorum. bir anda, her . Ruhumun  güneşi doğmak üzere...

Gönül bağım olan, olmayan tüm canlara selam olsun.

 

 

 

İsmail Bülbül'e teşekkürlerimle...

Bir düşünce bir sonrakini tetikler...

İki ördek kavga ettiğinde ki hiç uzun sürmez- bir süre sonra ayrıldıklarını ve farklı yönlere uçtuklarını görürüsünüz. Bir birlerinden ayrılınca güçlü bir şekilde kanatlarını çırparlar ve böylede kavga sırasında topladıkları aşırı enerjiyi atarlar üzerlerinden . Hiç bir şey olmamış gibi huzurla süzülürler.

Eğer ördekler insan zihnine sahip olsalardı, kavgayı düşüncede canlı tutar, hikayeler kurarlardı. Bir ördeğin hikayesi muhtemelen şöyle olurdu: Az önce yaptığına inanamıyorum. On santim yanıma yaklaştı . Sanki gölün sahibi oymuş gibi davranıyor. Özel alanıma hiç saygısı yok. Bir dahaki sefere beni kızdırmak için başka şeyler yapacak. Bir dahaki sefere ona unutamayacağı bir ders vereceğim. Böylelikle , zihin bir sürü hikayeler kurup durur ve aradan zaman da geçse , öfke ilk günkü gibi devam eder ve unutmaz.

Vücuda gelince , düşüncelerde kavga hala devam ettiğinden , vücut da gerçekle düşünceler arasındaki farkı bilmediğinden , bütün düşünceler için hormonal ve enerjisel tepkiler vermeye devam eder. Kavga halini yaşayarak hep kavgaya hazır tutar kendisini. Bir düşünce bir sonrakini tetikleyerek tamamen düşüncelerden oluşan zincirleme bir reaksiyona dönüşür..

Bir insan zihni olsaydı zavallı ördek böyle düşünecekti. Ama malesef bir çok insan aynı bu şekilde yaşıyor tüm hayatını. Bir çok olay gerçekte bitmiyor. Ördeğin bize verdiği ders şudur: Kanatlarını çırp yani Hikayelerle beyninin içinde yaşayıp durmayı bırak ve tek gerçeğe geri dön :
Şimdiye , anı yaşamaya.

Eckhart Tolle Şimdinin Gücü

Beethoven - Fur elise

http://youtu.be/LQTTFUtMSvQ