11 Nisan 2012

PROF.DR.DOĞAN CÜCELOĞLU''NUN ÖLÜM ANEKTODUNDAKİ YAŞAM



 

Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
Bir katılımcı: Allah’a şükür, hocam, bildiğimiz kadarıyla yok.   ...   Doğan Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?
Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: Ölüm.
Doğan Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır?
Doğan Cüceloğlu: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
Katılımcılar: Hayır
Doğan Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?
Bir katılımcı: Var.
Doğan Cüceloğlu: Yarın?
Bir katılımcı: Evet.
Doğan Cüceloğlu: 30 yıl sonra?
Bir katılımcı: Olabilir.
Doğan Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?
Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.
Doğan Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?
Bir katılımcı: Yoktur Hocam.
Doğan Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini?
Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlar.
Bir katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?
Doğan Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?
Bir katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.
Doğan Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona, yüreğinizin derininden gelen bir “Seni gerçekten çok seviyorum” demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?
Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.
Doğan Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde “Şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim” diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?

Topu atar gibi yapıp atmamış meğer...

Başkalarını yargılarken, onları değil kendinizi tanımlarsınız...

Başkalarını yargılarken, onları değil kendinizi tanımlarsınız...

Yalnız yaşamanın olağandışı bir şekilde artması son yılların en büyük sosyal değişimi oldu.

ERIC KLINENBERG (New York Üniversitesi Sosyoloji profesörü): Yalnız yaşamanın olağandışı bir şekilde artması son yılların en büyük sosyal değişimi oldu. Tüm dünyada 1950’li yıllara göre tek başına yaşayanların sayısı ortalama yüzde 20 arttı.

Tek başına yaşamak eskiden insanların ne kad...ar yalnız olduğunun en büyük işareti olarak görülüyordu. Şimdi ise yalnızlığın tanımı değişti. Yalnızlık tek başına yaşayıp yaşamadığımızla değil, yalnız hissedip hissetmediğimizle ilgili.

İnsanlar artık en büyük yalnızlığın yanlış kişiyle yaşamak olduğunu düşünüyor. Artık tek başına yaşamak bir amaca hizmet ediyor: kendimize özgü değerlerin peşinden koşmayı, kendi kendini kontrol etmeyi, kendini tanımayı, yetişkinliğe geçmeyi ifade ediyor.

Yalnız yaşamak ne zaman ne yapmak istediğimizi kendi şartlarımızla belirlememizi sağlıyor, isteklerimizin ikinci bir kişinin taleplerinin arkasında kalmasını engelliyor. Böylece aslında kendimizi keşfetme fırsatı sağlayarak bize bir anlam ve amaç veriyor. Paradoksal olarak yalnız yaşamak aslında tekrar sağlam ilişkiler kurmamız için tam ihtiyacımız olan şey.

Tutamaç...

HAYATIMIZDA Kİ 4 İŞLEM KESİNLİKLE UYGULAYIN...!



(+) - Gereksiz insanları başına toplama.

(-) - Kim olursa olsun sana kattığı birşey yoksa,hemen onu hayatından çıkart. (/)

- Kimse için hayatını bölme,yaşamaya devam et. ...

(x) - Gerçekleri kendi yüzünede olsa çarpmayı bil.



(=) - MUTLUSUN :)

Sevgi Hak Edenin...

Bir şeyi," iyi ya da kötü, pozitif ya da negatif, üstün veya aşağı" diye nitelendirmeden, sadece olduğu gibi bıraktınız mı hiç?

"Bir şeyi," iyi ya da kötü, pozitif ya da negatif, üstün veya aşağı" diye nitelendirmeden, sadece olduğu gibi bıraktınız mı hiç?
Bıraktınız mı?
Bir şeyi sadece "olan" olarak hiç gördünüz mü?   Ancak, "olandır" bilincine eriştiğinizde, kendinizi, negatif-pozitif enerjinin aşırılıklarından ve yargılamaktan kurtarabilirsiniz.
Kutuplar arasında yaşamaya devam ettikçe, dogmalar hayatınızı yönlendirir.   "İyi" mevcut olduğu sürece "kötü" de mevcut olmak zorundadır. Bir şeye "iyi"gözüyle baktığınızda, onu dengelemek üzere bir de "kötü" yaratmak zorundasınız. Bunu biliyor muydunuz?
"Doğru" kavramına her kucak açtığınızda, onun zıt kutbu olan "yanlış"ı da kendinize çekersiniz.
Şimdi artık, neden işlerin hep "doğru" gitmediğini biliyorsunuz.."
Ramtha

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma...

Valla Ben Süperim İşte...

Parmağınızı bi bebek tuttu mu?

Parmağınızı bi bebek tuttu mu?

 Kolunuza yaşlı bi kadın girdi mi?

O an ne güçlü olduğunuzu hissettiniz mi?

 Sizin gücünüzü,başkasının sevgisi veriyor..!

Hiç düşünmedin mi.