31 Ekim 2010

Biraz da Karadeniz... Bölüm 2...

Rize/Ayder ve çevresinde geçirdiğim bir hafta tabi ki bana yetmedi. Ne yemeklerine doyabildim oraların ne yeşiline... Bunun üzerine haydi dedim kendime ve sırt çantamı alıp yola devam ettim...İyi ki de etmişim...Karadeniz'de dereler çılgın bir şekilde çağlarken; sizi hareketlendirir bitki örtüsünün çeşitliliği sizi çoşturur, yemekler de güç ve kuvvet verir. Hop oraya, hop buraya sıçrayıverirsiniz... Hop derelere varırsınız...

deli deli akar dereler...


bitki örtüsü zaten coşmuş...

Hop bulutlara varırsınız....Yukarılara, yaylalara çıktıkça 2000 metreler, 3000 metreler size arkadaş olur. Dün kaç metre yüksekteydim, bugün kaç metre yüksekteyim diyerek kendi kendinizle yarışırsınız. O hep daha yükseğe çıkma isteği hiç bitmez. Bulutların üstüne çıkarsınız... 

                   

bulutların üstünde...

bulutlar dalga dalga...



Hop yedigöllere varırsınız. Önce yedigölleri tepeden seyredersiniz. Sonra yavaş yavaş onların yanına iniverirsiniz. Haydi bakalım...



yedigöllerden bazıları ...

bir gölden diğerine gitmek için böyle yollardan geçersiniz...


daha büyük bir göl...


bu uzaktan...

Yavaş yavaş buralardan ayrılış vakti gelir. Geri dönerken doğa renkli kayaların içinden  bir demet çiçek sunuyor bize. Onu da çekip yolculuğu bitirirsiniz...


bir demet çiçek...

Sağlıcakla,



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder