3 Kasım 2011

Kocaman bir fırça ve bin bir renk koydum kutuya, cennet resmi yapıp içine gir diye...

Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana,sade bir kurdele ile süslenmiş.
Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını..
Kocaman bir fırça ve bin bir renk koydum kutuya, cennet resmi yapıp içine gir diye...
Düşler serpiştirdim gizlice,düş kurmayı unutma diye.
Bir tane elma şekeri yerleştirdim,içindeki çocuğu tadabilmen diye.
... Günbatışını, billur suyun sesini,kırmızı gelinciklerin saflığını,taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin sıcaklığını da sığdırdım ruhlarımız aç kalmasın diye.
Kutuya biraz da sevecenlik koydum güçlü ol diye, çünkü acımasız olan güçsüzdür.
Beyaz bir güvercin uçup kondu kutuya, barışı ve özgürlüğü sunmak için...
Bir buket sevgi,bir yudum aşk ve bir elma da koyamadan edemedim.
Paylaşmayı anımsayalım diye..Sevdiklerimize onlara sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim diye; içtenliği, umudu,neşeyi, bağışlayıcılığı,özgüveni ve açık yürekliliği unutmadım,''BEN''in dışına çıkıp ''BİZ''e ulaşabilelim diye.

Son olarak bir kart iliştirdim kutuya, bak kartta neler yazıyor;

"Bu kutunun kapağını her kaldırşında yaşamla ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin.
Yaşamak için yarını bekleme,al yaşamı kollarının arasına ve sımsıkı sarıl, yaşamdan yalnızca almak yerine,ona bir şeyler ver.
kısacası ''İNSAN'' ol.

Unutma!Yaşam dokuması henüz tamamlanmamış,olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu sadece sen doldurabilirsin.
Kimseyi kırmamak için ve üzmemek şartıyla istediğin her şeyi dene, bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturdugunda ne aklın kalsın ne de kırık bir yürek...!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder