16 Aralık 2011

Yaşam boyunca kendimize ve başkalarına duyduğumuz güven, ilişkilerimizdeki gel-gitler veya git-geller, hayallerimiz ve korkularımız arasındaki süresiz yalnızlıklarımız gibi...

Kısa bir süre önce yurtdışı çıkışı için pasaport kontrolü öncesi sırada bekliyordum. Yoğun bir gündü, zaten uzun olan kuyruğa sürekli yeni birileri katılıyordu. Hemen arkamda, duran bir kadın ve yanındaki (tahminen 8-9 yaşlarındaki) kız çocuğu dikkatimi çekti. Hemen ardından da, ister istemez, onların kendi aralarındaki konuşmalara kulak misafiri oldum : "Anneee, pasaportum sende mi?" Anne diye seslendiği kadının yanıtı ise biraz şaka ile karışıktı : "Afedersiniz, sizi tanıyamadım, siz kimsiniz, tanışıyor muyuz?"

Küçük kız, oldukça şaşkın bir şekilde : "Anne, anne, benim, ben senin kızınım, şimdi birlikte tatile gidiyoruz ya.." Annesi, bu sefer, tonu gitgide artan bir ciddiyetle : "Bakın, beni rahatsız ediyorsunuz ama, sizi polise şikayet etmek etmek zorunda bırakmayın lütfen beni.." Bu yanıt karşısında, iyice şaşıran o güzel kız çocuğu, o son bir-iki dakikanın kendisine yaşattığı güvensizlik sonrası, çok doğal ve bir o kadar çocukça tepki verdi. Ağlamaya başladı ki hem de nasıl bir ağlama. Annesinin "tamam tamam canım, şaka yaptım, gerçekten şaka yaptım canım kızım" demesi bile o ağlamanın önüne geçemedi.

Neyse ki, dakikalar geçtikçe, biraz sarılma biraz da tatlı dilli konuşma işin içine girince, o ağlamanın yerini "gözüyaşlı gülümsemeler" aldı. O güzel çocuğun, yüzünde, sesinde, gözünde evet neredeyse tüm benliğinde büyük bir huzur ve güven vardı. Yaşadığım bu güzel deneyim bana bir kez daha insana dair o kadar çok şey anlattı. Yaşam boyunca kendimize ve başkalarına duyduğumuz güven, ilişkilerimizdeki gel-gitler veya git-geller, hayallerimiz ve korkularımız arasındaki süresiz yalnızlıklarımız gibi. O güzel kız çocuğu çok benzer şeyler hissetti diye düşünüyorum. ?"

Mehmet Yıldırım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder