8 Ocak 2012

Birinci Kadın Mı Olmak Daha Zor İkinci Kadın Mı?

Günümüz dünyasında evliliklerde yaşanan “bir adam - iki kadın” durumu iyice yaygınlaşmış durumda.  Şimdi işin etik tarafını bir kenara bırakalım ve bu iş niye oluyor onu bulmaya çalışalım.

Önce birinci kadının hayatını kurgulayalım… Küçük yaşta evlenmiş, iki çocuk yapmıştır. Evlilik ve çocuğun daha önemli olduğu ona öğretilmiştir. Evdeki koşuşturmaca yetmezmiş gibi bir de çalıştığı işyerindeki sorunlardan artık iyice bunalmıştır. “İşi bıraksa ne güzel olur” diye hayaller kurmaktadır.  Evli oldukları on beşe sene içinde bellerini yeni yeni doğrultmaya başladıklarından bu şimdilik mümkün gözükmemektedir. Güzel bir semtten ev alınmış, güzelce dekore edilmiştir. Ara ara yurt içi ve yurt dışı tatillere gider olunmuş, kendisine istediği gibi alışveriş yapmaya nihayet başlayabilmiştir. İkinci elde bir araba alınmış, pazar günleri ailecek pikniklere gidilmeye başlanmıştır.

Çok kilo aldığı için biraz kendine dikkat etmeye çalışsa da ipin ucu kaçtığı için toparlamak artık çok zordur. Beslenme uzmanına ya da spora gitmek lazım ama “hangi vakitte” diye düşünüp, daha bir hırsla yemek yemeye devam etmektedir. Zaten onu alan almıştır. Saçında çıkan beyazlarını kapatmak için berbere gitmek için vakti ya vardır ya yoktur. “Eşim keşke bana daha çok yardım etse” diye hayıflanmaktadır. Bir de çocukların sosyal etkinliklerinden artık gına gelmiştir. Birini resim kursuna götürmeli diğerini gitar kursundan almalı derken zamansızlıktan aynaya bakacak hali bile kalmamıştır. Annesi ve kayınvalidesinden yardım görmese ne yapacağını iyice şaşırmış bir vaziyettedir.

Yani anlayacağınız görünüşte her şey normal ve huzurludur. Çocuklarla koşturmaktan, işin sıkıntısından eşle pek ilgilenmeye zaman kalmaz ama “olsun artık bunca senenin ardından o kadar da olacak artık dimi” diye düşünmektedir. Yemek masasında oğlan derslere çalıştı mı, iş nasıl geçtinin dışında pek de bir sohbet edilmemektedir. Zaten kimsenin de buna hali yoktur. Günler, aylar hatta yıllar böyle geçip gitmektedir. Ve gidecek gibi de gözükmektedir…

Şimdi ikinci kadının hayatını kurguluyoruz… İyi bir eğitim almış, hayatının önceliğini kariyerini vermiş, bunda da başarılı olmuştur. Arada duygusal ilişkiler olmuşsa da nedense şansı yaver gitmemiş evlenmeyi becerememiştir. Kendi arabası ve evi vardır. Bakımlıdır. Haftada iki defa berbere gider. Kendisine yakışanı almayı artık öğrenmiştir. Bir ortama girdiğinde kendisine baktırmasını bilir. Kendini geliştirme kurslarına gider, yoga yapar. Tatiller de dünyanın en ucra köşelerine gidip harika maceralar yaşar. Yok okuldan, yok kurstan, yok eski işyerinden arkadaşlarla buluşma derken hayli sosyal bir hayatı vardır. Haftada bir ya da iki gece mutlaka dışardadır. Son girdiği işyerindeki pozisyonu da hayli iyidir. Herkese gururla bunu anlatmaktadır. Ama içinde bir yerlerde evlenmemiş olmanın verdiği küçük bir cız yaşamaktadır. Yani anlayacağınız o da kendi küçük dünyasında “mutlu ve huzurlu” yaşamaktadır.

Olaylar yeni bir işe girip, ilk üç beş aydan sonra işe Mehmet’i görmek için gittiğini anlamasıyla başlamıştır. Mehmet’te zaten ona karşı boş değildir. Serap hanım aşağı, Serap hanım yukarı diyerek her projede onu istiyor onu övüyordur. Kaç defa bacaklarına bakarken yakalamıştır Mehmet’i… Bir müddet baktı, bakmadı, gördüm, görmedimle geçtikten sonra bir gün Mehmet Serab’ı yemeğe davet eder. Serap adamın evli olduğunu biliyor. Mehmet de kendisinin evli olduğunu biliyor ama bu heyecana bir türlü karşı koyamıyor. Yıllar sonra unuttuğu eski duygular yeniden ortaya çıkmış, yeniden yaşadığını hatırlamıştır. Evde çamaşırını, bulaşığını yıkayan, canla başla çalışan Türkan’ı artık gözü görmez olmuş. Mantığı yemek yemeyi bırak, derhal bu işten ayrıl dese de kalbi, duyguları, Serap’la çıkacağı yemeği bekler olmuştur. Serap ise Mehmet’ten etkilendiği için kendine kızmakla meşguldür. Bu kadar bekar adam içinde bula bula evli bir adam bulmaktan dolayı çok tedirgindir. Ama yine de “alt tarafı bir yemek, yemeğe çıkarız sonra da bu işi keseriz” diye kendi kendini avutmaktadır…

Aslında ikisi de iradesine hakim olsa, mesela adam ya da kadın işten ayrılsa, bir daha birbirlerini görmeseler sorun çözülecek değil mi? Ama hayır, genelde böyle olmuyor işte. İkisi de soru işaretleriyle, acabalarla meşgul olup tıpış tıpış o yemeğe gidiyorlar.

Devamı haftaya efem… Sevgi… Saygı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder