19 Şubat 2012

Eyvah Yaşlanıyorum…



Bundan yıllar önce (ben daha ortaokuldayken) doğum günümü kutlamak için evde parti yapmaya karar verdim. Annemle beraber Beyoğlu’na gidip çok güzel bir elbise ve (en sevdiğim) çikolatalı-vişneli pasta satın aldık. Evde de peynirli, salamlı küçük sandviçler, çeşit çeşit börekler yaptık.

Parti sabahı büyük bir heyecanla yataktan kalkıp insanların gelmesini sabırsızlıkla beklemeye başladım. Fakat şubat ayının azizliği işte acayip bir kar fırtınası başladı. Ama öyle böyle değil göz gözü görmüyor. Sırayla bütün arkadaşlarım arayıp gelemeyeceklerini bildirdiler. Evin salonunda, pencereden yağan kara bakakalmıştım. Üstümde elbisem, elimde bir dilim pastam, gözümde yaş şeklinde tabi…

Çocukluk travmaları kolay atlatılmaz derler ya, çok doğru, senelerce bir daha doğum günü partisi yapmaya cesaret edemedim. Hatta doğum gününde ne yapıcan diye soranlara da kaçamak cevaplar verdim. Çoğunlukla da “ya her şey yine iptal olursa korkum” ağır bastığı için kendimi o tarihlerde İstanbul dışına attım…

Fakat bu sene İstanbul’da kalıp bu korkumla yüzleşmeye karar verdim. Artık her şeyi geride bırakmanın zamanı geldi diye düşündüm… Bunun üzerine çocukluk arkadaşlarımla konuştum ve herkesin toplanıp bana gelmesine, arkasından da yemeğe gitmeye karar verdik. Fakat doğum günüme birkaç gün kala arkadaşım annesini kaybettiği için bizim programı iptal ettik.

Bunu öğrenen başka bir grup arkadaşım “senin adına bizim evde parti verelim” dediler kabul ettim. Ama İstanbul’da sürekli yapılan aman kar fırtınası geliyor, sakın evden çıkmayın uyarıları neticesinde benim parti gene iptal oldu. Yani sizin anlayacağınız benim travma gene depreşti…

Arkasından doğum günü tarihim yaklaştıkça mesajlar, telefonlar yağmaya başladı. Programım olmadığı ortaya çıkınca bir değil, iki değil beş-altı program birden değişik arkadaşlar tarafından organize edildi. Kargodan hediyeler geldi… Uzun zamandır haberleşmediğim insanlar beni aramaya başladı… Yani hayatımda bir cümbüş başladı anlatılır gibi değil…

Giderek büyüyen bu sevgi yumağı sayesinde travmamı da atlatmış oldum… Bunu atlatmama bilmeden yardım eden herkese buradan teşekkür etmek istedim. Bana sevildiğimi, önemsendiğimi ve özel olduğumu hissettirdiniz için teşekkür ederim…

Gelelim diğer meseleye. Bundan yedi-sekiz sene önce girdiğim “eyvah yaşlanıyorum” meselesine… Kimse doğum günümü hatırlamaz, gelmez diye korkmam yetmiyormuş gibi bir de yaşlanıyorum psikolojisiyle uğraşmak zorunda kalırdım. Ah bu yaşa geldim de, bak hala şu olmadı da, bak bu da olmadı da gibi başlayan uzun bir listem vardı…

Sonra nasıl oldu anlamadım sihirli bir değnek değmişçesine bu fikirlerim de değişti… Kaç yaşında olursam olayım yaşadığım her anın çok güzel olduğunu anladım. Ve elimde olan her şeyin çok kıymetli olduğunu ve benim için en hayırlı şeylerin benim yanımda olduğunu anladım… Yaşın sadece bir sayı olduğunu ve esas önemli şeyin ruhun yaşarken yaşamayı bilmesi gerektiğini anladım…

Sözün özü; dostlarla, sağlıkla, aşkla, huzurla, bereketle, gezerek, eğlenerek kalbimizdeki tüm dileklerin gerçekleşeceği mutlu günlerin bizim olmasını diliyorum.

Tüm hayırlı kapılar bir bir açılsın önümüzde...Ve önümüzde açılan kapılar, açılmasını istediğimiz kapılar olsun...

Sağlıcakla,

2 yorum:

  1. :) çok güzel ve çok samimi bir yazı olmuş.Güzel dileklerinize katılmamak mümkün değil.Tekrar doğum gününüz kutlu olsun :)

    YanıtlaSil
  2. Ruhuna, yüreğine sağlık. Çok güzel yine...

    YanıtlaSil