17 Haziran 2012

Sevgili İçin Şehir Değiştirilir Mi?

Dün akşam bir arkadaşımın kına gecesindeydik. Hep beraber “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…’’ diye çığırdık durduk. Gelinin ağlaması adettenmiş ama bizim kız gece boyu etrafa neşe saçtı. Hem de yaşamak için İstanbul’u bırakıp Kanada’ya gideceği halde…

Doğup büyüdüğü şehirden ayrılmak elbette zordu ama o artık kocasıyla beraber Kanada sokaklarını arşınlamaya karar vermişti. El ele başka bir ülkede şanslarını denemek istiyorlardı. Bizim kızın zaten çalışmaya da niyeti olmadığından “biraz dil kursuna giderim, sonra da çocuk yaparım” düşüncesi hepimize makul gelmeye başlamıştı.

Fakat benim kafama bir mesele takıldı: Hani insanın doğduğu yere olan alışkanlığı var ya peki o ne olacaktı? Dükkan dükkan bildiği o sokakları özlemeyecek miydi? Ya ailesi, arkadaşları ne olacaktı? Ya döneri özlerse ne yapacaktı? Ya vapurdan simit atmak isterse martılara ne olacaktı? Martılar ona şimdi küsecek miydi acaba? Bilemedim… Müstakbel kocası gözünü karartmış “artık Kanada’da yaşamak istiyorum” demişti. Çok da güzel bir iş bulmuştu. Aynısı burada bulunamaz mıydı? Bilinmez… Aslında bu taşınma işi ilişkilerini de hızlandırmış, kendilerini kına gecesinde bulmuşlardı. Birbirlerini seviyorlardı sevmesine de, acaba bu yetecek miydi bu kadar değişikliği kaldırmaya…

Sonuçta başka bir ülkenin şartlarına, iklimine, yemeklerine gidiyorsun. İnsanın gözü korkuyor açıkçası. Ben ki çok gezerim, her gittiğim yere alışana kadar mutlaka zorluk çekerim. Adapte olma süresi diye bir şey olduğuna inanırım. Komik komik şeyler de yaparım. Mesela ilk gezmeye başladığım zamanlarda önce turla Karadeniz yaylalarına çıkmıştım. Bilenler bilir oralarda tuvalet evin dışındadır. Bir de tuvalet terliği diye bir şey varmış. Ben de bunu bilmiyorum. Ha bire ev terliğiyle tuvalete girip çıkıyorum, hayır bir de tuvalete bakıyorum boş boş bir sürü terlik var kapının önünde. Ama işi bir türlü çakozlayamıyorum. Sonra nasıl oldu akıl ettiysem ev terliğinin üzerine onları giymeye başlıyorum ama arada turdan biri bu halimi görüp bana da fırçayı basmıştı açıkçası. Sen ne yapıyorsun ev terliğiyle tuvalete mi girilir diye… Yaaa ben ne bileyim, doğma büyüme şehirliyim işte. Tuvalet evin içindedir, terlik de bir tanedir…

Neyse konuyu dağıtmayayım demek istediğim, bir dolu alışkanlığını değiştirmek zorundasın, yeni bir çevre edinmek zorundasın. Hatta en sevdiğin ekmeği alacağın marketi bile deneme yanılma yaparak bulman lazım…

Yani anlayacağınız bana bu iş zor geldi ama belki de olaya şöyle bakmalıyım. Artık onlar için hayatlarında yeni bir dönem başlıyor, zorluklar tabi ki olacak ama alışacaklar, öğrenecekler. En önemlisi beraber olacaklar. Gülecekler, eğlenecekler, sevdikleri yeni yemekler bulacaklar. Bahçe içinde bir evde oturacaklar ki İstanbul şartlarında bunu sağlamaları imkansız zaten…

Ben galiba arkadaşım gidiyor diye arıza mı yapıyorum ne bilemedim. Kime dokunsam ya şehir dışına ya ülke dışına gidip evleniyor anlamadım ki. Sizin de böyle bir niyetiniz varsa bu yazıyı basıp iyice bir elinizi sürtün bence. Kesin sizi de yollarım ben…

Neyse şaka bir yana nerede, nasıl ve kiminle yaşamamız hayırlıysa o gerçekleşsin. Hepimizin yolu bahtı, şansı açık olsun. Unutmayın hayat hepimize güzel…

Sağlıcakla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder