27 Şubat 2013

Duyguların esiri olmamak mümkün...

SEDA DİKER




  • 16.02.2013



Çevrenizde mantığının yerine korkularının sesini dinleyenler mutlaka vardır. Onları eleştirmek yerine, korkularını ve acı çektiklerini anladığınızı hissettirin

SİZ hiç duygularınızla inançlarınız arasında sıkışıp kaldınız mı? Eğer böyle bir sıkıntı yaşadıysanız, doğrudan acı çekmeye başlarsınız. Çünkü sizi artık kalbiniz bir yöne, zihniniz ise tam zıt yöne çeker. Üstelik daha da kötüsü, mantığınızın sesini değil, korkularınızın sesini dinlemeye başlarsınız. Korku dünyası, tıpkı bir sarmal gibidir. Döne döne aşağı iner, her basamakta daha da çaresiz hissedersiniz. Mutlaka karşınıza böyle insanlar çıkmıştır. Gecenin bir yarısı, ne yaptığını merak edip çıldırmışçasına âşık olduğu kişiyi defalarca arayan birini hayal edin. Cevap alamadığı halde aynı numarayı 10-20 kere çevirmek ne kadar acıdır, bilir misiniz? Üstelik her önüne gelene yapmıyordur bunu. Hatta oldukça gururludur da, kimseye taviz vermez. Sadece o kişiye karşı zayıftır. Peki ya sevdiği kişiye tavizler veren, hatta onun için gereksiz masraflar yapan birini düşünebilir misiniz? Kendisine zor yeten maaşını riske atıp hayatından çıkmasını istemediği kişi için kredi alan, borçlanan, ona para kaptıran birini... Akıllı bir insan olduğu şüphesizdir, başka biri istese, belki de asla vermeyecektir, ama onun için her şeyi göze alabilir. Asla karşılığının olmayacağını bildiği halde, ona pahalı hediyeler alır. Herhangi bir istekte bulunulmamasına rağmen yardım etmeye kalkışır. Ya da bakire bir genç kızı düşünün... Sevdiği adamı kaybetmemek için kendi inançlarına ters düşmeyi göze almış. Asla kimselere dokundurtmadığı dudaklarını, kendisini hiç sevmeyen, sadece zevki uğruna kendisini cinselliğe zorlayan bir erkeğin uğruna harcamış bir genç kızı... Suçluluk duygusu ve vicdan azabı, etkisiyle kendisini kötü hissederken, bir yandan onu kaybetmemek için inançlarından taviz vermeyi göze alıp acı çekiyor. Ya da asla kendisini gerçek anlamda sevmeyecek birine platonik olarak âşık olan ve sırf bu yüzden hayatına asla yeni birini sokmayan mahçup bir delikanlıyı düşünün... Eğer başınıza henüz gelmediyse, onları anlayamazsınız. Hatta hariçten gazel okuyup, "Ne var canım, mantığını kullansın ve bu sevdadan vazgeçsin," bile diyebilirsiniz.
MANTIK, İŞE YARAMAZ Oysa anlamamız gereken, mantığın asla işe yaramadığıdır. Bunu saatlerce oturup analiz etseniz, çocukluğunuza inip sebebini bulsanız, kaybetme korkunuzu tespit etseniz, yine de önüne geçemezsiniz. Çünkü içinden geçmeniz gereken acı, çok büyüktür ve bunu göze almak zordur. O yüzden, çevremizde zayıf görünen kişileri anlamaya çalışalım. Onlara doğru yolu göstermek yerine, korku ve acı çektiklerini anladığımızı söyleyelim. Bir uzmana yöneltelim ve acı çekerken yanlarında olalım. Eleştirip bir şeyleri yasaklamanın manası yok. Ama korkuların hepsi de dönüştürülebiliyor. Yeter ki bunun bir çeşit bağımlılık olduğunu idrak edelim. Hepimizin başına bir gün gelebilir. Acı çekmekten korkmazsak, yenilmişlik duygusuna girmekten çekinmezsek, bir süre sonra zehir, bedenimizden çıkıp gidecektir. Ama o aralıkta acınızı hafifletebilir, topraklanabilir ya da yardım alabilirsiniz. Tek şart, bağımlı olduğunuz kişiden kesin olarak kopmaya karar vermektir. Sakın arafta kalmayın, kararsız olmayın. Bağımlılığınız sürüp gider. Özgür ve mutlu yaşamanız

sabah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder