13 Mart 2013

Heboiki diye bir enerji ürettik!... SAKIN KAÇIRMAYIN...



Öyle bir belgesele denk geldim ki altyazısını hazırlamak için seçim yaparken, şu anda kalbim çok acıyor ve daha 40. dakikasındayım izlemenin. Aslında çok komik bir hikaye. Adamın birisi, "sizin inandığınız tüm gurular birer illuzyondan ibarettir, esas guru insanın kendisidir" diyor ve bunu ispatlamak için kendisini Hintli bir guru formuna sokuyor ABD'de. Adını da Kumare koyuyor ki filmin de adı bu.... Sonrasında olanları izlerken önceleri çok gülüyorsunuz.


Adam klasik şablon cümleleri kullanıyor ve hatta sürekli "Ben bir illüzyonum, ben herkesi aldatırım" diyor; ama gün geçtikçe müritleri artıyor. Hatta işler öyle bir noktaya geliyor ki adamın kendisi de kim olduğunu karıştırmaya başlıyor. Hatta Mavi Işık meditasyonu diye bir meditasyon uyduruyor, böyle onlarca kişi yapıyor ve yaptırırken meditasyonu o mavi ışığı kendi de görmeye başlıyor. İzlerken zaten çok sık gördüğümüz bir hikayenin bu sefer yüzümüze çarpılmasını görüyoruz.


Diyeceksiniz neden kalbin acıdı: İnsanlık olarak bu kadar yalnızlığımıza, bu kadar sevgisiz kalışımıza, bu kadar sorumluluklarımızdan kaçışımıza... Bir damla su gösterenin bile peşinden hemen gidişimize... Hani filmi izlerken "salaklara bak" diyebilir ve kendinizi çok akıllı sanıp kahkahalarla gülebilirsiniz. Ben de yıllarca güldüm, dalga geçtim, eğlendim.


Hatta Heboiki diye bir enerji üretmiştik "Her boka inananların Ki'si" diye ve ben oturmuş bir tarihçe uydurmuştum. Benden telefonla arayıp masterlık isteyenler olmuştu. İnanamamıştım. Şaka yapıyorlar sanmıştım ama ben bunu yaşadım. Şu anda içimde sadece acı hissediyorum. Kibirli kibirli "Bak ben ne kadar biliyorum, bu salaklar ise herşeye inanmaya hazır" deyip kendimi de aldatabilirim daha önce yaptığım üzere... Ama şu anda hissettiğim tek şey acı. Bu kadar kurumuş olmamıza ve kaynaktan hiç uzak olmayışımıza rağmen ayağa kalkmayışımıza dair acı. İlgiye, şefkate, dokunulmaya, sevilmeye ne kadar açız ki en ufak umut pırıltısında bile peşine takılmaya hazırız.


Canımız ne kadar acıyor ki "acınızı dindireceğim" diyenlere hiç düşünmeden kendimizi açabiliyoruz. "Ben akıllıyım, ben böyle şeylere pabuç bırakmam" diyen kardeşim. Senin de hiç kimseden farkın yok, senin de canın acıyor içinde. Sadece olduğun yere çöktüğün ve kollarını kavuşturduğun için bunu dışardan saklayabildiğini sanıyorsun, ama senin de canın acıyor... Hem de nasıl... Peki nasıl dinecek bu acı... Bilmiyorum... Sadece hissediyorum... Ve canım çok acıyor

Hasan Sonsuz Çeliktaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder