24 Ekim 2011

Ey mutluluk, ''Elma dersem çık, armut dersem çıkma!..''

 Mutluluk nedir sahi !... kanat takıp uçmak mı uçsuz bucaksız göklerde, balık olup dalmak mı ummanlara;  ya da Evliya Çelebi gibi seyyah olmak mı dersiniz !...
açlıktan kıvrananlar için bir lokma ekmek, bir yudum su;  hastanede yatan, acı çeken hasta için bir ilâç meselâ...  ya da yolunu şaşırmışın tekrar yola kavuşması belki de...
bir bülbülün gülü sevmesi...  ya da, âşığın sevgilisinin gözüne düşmesi...

sahi nedir mutluluk?  ...kimine göre para  ...kimine göre sağlık  ...kimine göre aşk  yoksa bunların toplamı mıdır?  mevsimlerin güneşe kavuşması...  ağaçların tomurcuğa durması...  bilinmezliklerde aranan duygu mu!..

hangimiz mutluluğu aramadık;  ya da mutluluğu özlemedik ki !..  mutluluk kim, ya da ne tarafından bize verilir de,  hep mutluluğu çağırır;  ve onu bulamadığımızdan yakınırız.
mutluluk dediğimiz şey,  bu kadar gizemli, ulaşılması zor;  ve, yakalayanda ömür boyu süren;  ya da hiç karşılaşılmayan bir olgu mu!..

mutluluk için acaba ne yapıyoruz;  neden onu arayıştayız habire?  onu,   illâ isteriz, isteriz de;  gözümüzün içine bakan mutluluğu görmemekte de inat ederiz.
yanımızdan geçer de ıskalarız her sefer, Dönüp yine ağlarız.  ey mutluluk,  ''Elma dersem çık, armut dersem çıkma!..''   diye oynanan körebe gibi  değil!... değil !...
mutluluk yanıbaşımızda bizle yürür aslında,  bardağın boşunu görmek maharet değil;  dolusunu görmek  yakalatır ancak bize onu...  polyanacılık değil söylediklerim,
elimizdekilerden mutluluk çıkarmak asıl iş...  hata bulmak kusur aramak kolay,  --dünyanın en mükemmel şeyinde bile kusur bulunur;  ve mutsuzluk çıkarılır--
önemli olan,  o şeylerin güzel yönünü görmekte.

mutluluk kıyas istemez,  ve hiçbir şeyle karşılaştırılamaz;  çünkü, insanların beklentileri farklıdır.  düşünsenize...  dünyanın peşinden koştuğu ve ikonlaştırdığı aktrislerle kocaları, geçinemeyip ayrılıyorlar.  hani mükemmel güzeldiler!...  onunla bile mutluluk yaşanmıyorsa,  mutluluk tipte, rahatlıkta, çok parada ve çok şöhrette değil;
mutluluk yürektedir.  Siz,ona seslenin yeter ki !...  hemen yanınızda bitmek için koşa koşa gelir.

hayata bakış farkıdır mutluluk... nesnede, tipte, ya da olguda değildir hiçbir zaman...  Siz seslenin, o sizi bulur mutlaka...

hadi, size bir hikâye ...  Baba ve iki küçük çocuğu ormanda gezintiye çıkmışlar.  Bir süre yürüdükten sonra çocuklardan biri:  “Baba, çok yoruldum, beni kucağına alır mısın?'' deyince,  babası, yürümeyi sürdürerek:  Üzgünüm, seni kucağıma alamam;ben de çok yorgunum.'' demiş.  Aldığı yanıttan hiç hoşlanmayan çocuk, ağlamaya başlamış.
Babası, tek sözcük söylemeden durmuş ve ağaçtan bir dal kesmiş;  dalı bıçakla düzelterek oğluna vermiş ve:  “Al oğlum,sana güzel bir at işte!.” demiş.  Gözleri mutluluktan ışıldayan çocuk,  büyük bir coşkuyla sıçrayarak ata binmiş  ve ''deh !..''diyerek,büyük bir mutlulukla evine gitmiş.
Baba,  kendilerini şaşkınlıkla izleyen kızına dönerek:  “İşte yaşam budur kızım.  Kimi zaman sen de ruhsal ya da bedensel açıdan yorgun olduğunu duyumsayabilirsin.
İşte o zaman sen de kendine ağaç dalından bir at bul ve mutluluk içinde sürdür yolunda ilerlemeni...
Sonra da, neyi anlatmak istediğini açıklamış...
“Bu at bir arkadaş, bir şarkı, bir şiir, bir çiçek, belki de bir çocuğun gülümsemesi olabilir. Çevresine bakınıp böyle bir atı arayan herkes onu bulabilir
Demem odur ki;
Yaşamın ne denli zor olduğunu düşünürsen, senin için yaşam o denli zorlaşır;ama, yaşamını kolaylaştıracak şeyi bulduğun an, mutluluğu da bulursun...''

Hayatı zorlaştıran da...   kolaylaştıran da...  mutluluğu yakalayan da...  öteleyen de bizleriz.  tercih sizin...

Aware kelimelere teşekkürlerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder