8 Haziran 2012

Bu kitabı gözyaşları içinde okuyorum. Gerçekten yaşamaya dair.

Bu kitabı gözyaşları içinde okuyorum. Gerçekten yaşamaya dair. Sözler bir doktorun bilge yüreği aracılığıyla yaşanmışlıkların dile gelişi. Herhangi bir öğreti veya manevi bir akıma atıf olmadan, sıradan görünen hayatlarımızda herşey ve herkesten öğrenebileceğimizin canlı bir kanıtı. Kelimeler az geliyor..


 "Bir kaç dakika onu düşünceleriyle yalnız bıraktıktan sonra, 'Ne düşünüyorsun, Peter?' diye ...sordum.


'Hep bana bir gün gelip enfeksiyonun geri geldiğini, artık tedavi edilemeyeceğini ve bu enfeksiyonun beni öldüreceğini söylemenizden korkmuştum.' dedi.


'Peter, üzgünüm ama sana söylediğim şey buydu.' dedim yumuşak bir ses tonuyla.


'Ben de bundan bahsediyorum işte!' diyerek beni rahatlatmaya çalıştı.


'Artık üzerinde hiçbir kontrolüm olmayan bir şey için bir an bile endişe etmeme gerek yok.'


 Bir zamanlar bu adamın bana herhangi bir şey öğretebileceğine inanmamıştım. 'Peter' dedim.


 'Gerçekten inanılmazsın. Daha ilk ziyaretinde çok özel bir insan olduğunu anlamıştım.'


'Karşında öfkeli bir zenci bekliyordun da ondan!' diye şakalaştı benimle. 'Sanırım haklısın. Senin başına gelen ve gelmeye devam edenler bir başkasının başına gelse, herhalde öfkeden deliye dönerdi. Ama ben seni hiçbir zaman öfkeli görmedim.' 'Bir keresinde çok öfkelenmiştim. Vurulduktan hemen sonra, hastanede yatarken, yatağımdaki ayaklanmalara alkış tutup, hırsızları destekliyordum. İçim öylesine nefret dolmuştu ki gazetelerde benim hakkımda yazan her şeyin doğruluğunu kanıtlayan bir insan olmak istiyordum.'


 'Peki bu kadar değişmeni sağlayan ne oldu?' diye sordum. Peter, bunun cevabı çok basitmiş gibi baktı ve 'Onları affettim.' dedi.


 'Hepsini affettim. Polis memurunu, davaları, savcıyı, gazetecileri, hepsini. Bir gün yeğenimi, mahalledeki çetelere katılıp benim başıma gelenlerin intikamını almalarına  yardımcı olacağını söylerken duydum. Böyle nefret dolu sözleri küçük bir çocuktan duyduğuma inanamıyordum, ama bu çocuk bir de yeğenim olunca, bu kişisel bir mesele haline geldi. Bu sevgi dolu çocuğa nefret aşılanmıştı ve bunun sorumlusu bendim.


O güne kadar ne kadar nefret dolu olduğumu ve bu nefreti başkalarına da nasıl bulaştırabileceğimi anlamamıştım. Bir anda, sanki birisi karanlık bir odada ışık yakmış gibi, annemin bize öğretmeye çalıştığı şeylerin ne demek olduğunu anladım. Vahşi hayvanlardan, benim serbest bıraktığım vahşi hayvanlardan koruyormuşcasına  yeğenime sıkı sıkı sarıldım. Sadece sevgimi hissetmesini istedim, ama bende de verecek pek fazla sevgi yoktu.


Benliğimi saran arzunun aslında affetme arzusu olduğunu anladığımda, daha önce hiç duymadığım bir huzur duydum. Sanki artık ben de affedilmiştim.'


 Daha önce gözlerinde gördüğüm korku kaybolmuş, yerini bir damla göz yaşı almıştı. Ama bu gözyaşı üzüntüden akmıyordu. Bu gözyaşı, bazen birinin çok özel bir hediye aldığını gördüğünüzde gözünüzden süzülen gözyaşı ile aynı gözyaşıydı. Sözlerini bitirmeden elimi tuttu.. 'O günden bu yana öfke hissetmedim. Ve hiç bir şeyden pişman değilim.' ..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder