1 Ağustos 2012

İçimizdeki Zehirli Mantarları Artık Yemeyelim…



Bu nasıl başlık demeyin metafor yaptık herhalde. Burdaki zehirli mantarlardan kastım içimizde biriktirdiğimiz kin, nefret, öfke, kıskançlık, pişmanlık gibi negatif duygular ve bu duyguların sağlığımıza verdiği zararlar. Bu tip duyguları senelerce içimizde biriktiriyoruz, biriktiriyoruz, biriktiriyoruz ve gün geliyor nur topu gibi bir sağlık problemiyle karşı karşıya kalıyoruz. O zaman da ayıkla pirincin taşını durumu ortaya çıkıyor.

İşin komik tarafı bu tip duyguları bizde yaratan insanlar kendi dünyalarında mutlu mesut yaşıyorlarken ve bizde yarattıkları bu duyguların hiç farkında değillerken ya da aldırmıyorlarken, biz keskin sirke küpüne zarar lafındaki gibi yerimizde köpürüp köpürüp duruyoruz. Üstelik bu duyguları yaratan insanları da zihnimizin baş köşesine oturtuyoruz. Nereye gitsek onları da götürüyoruz, ne seyretsek ne okusak mutlaka bir ilişki kuruyoruz. Arkasından gelsin uykusuz geceler, sebepsiz ağlamalar, hırs içinde facebook sayfalarını incelemeler…

Bize yazık değil mi arkadaşlar? Bizimki de can değil mi? En iyisi affediverin gitsin gari… Sonra ohh bugüne gelin rahatınızla, huzurunuzla yaşayın gidin. İnsanlara konuştuğumda herkesin aslında bir affetme çabası içinde olduğunu tamam affedeyimde nasıl yapayım dediğini çok duydum. İşte zurnanın deliğinin zırtladığı yerlerden biri de burası zaten.

Nasıl affedeceğiz? Bunun için bir kaç örnek versem de kötü haber maalesef herkes kendi yöntemini bulmak zorunda. Bağ koparma çalışmaları, meditasyon, chi kong uygulamaları , bio enerji seansları sayabileceğim yöntemlerden bazıları. Bağ koparma çalışmasına kısa bir örnek vermeye çalışayım, ılık bir duş alıp rahatlayın sessiz sakin bir köşeye geçin ve kendi kendinize şu sözleri tekrarlayın herkes kendi tekamülü sırasında elinden geleni yaptı, ve her şey olması gerektiği gibi oldu, onu bana öğrettikleri için teşekkür ediyor ve sevgiyle uğurluyorum. Aslında karşınızdakini bağışlayıp serbest bıraktığınızda esas kendi ruhunuzu özgürleştirdiğinizi, sağlığınızı geri kazandığınızı unutmayın.

Tabi yapılması gereken bir çalışma daha var o da kendinizi affetme çalışması. Çünkü bütün yaptığınız ya da yapmadığınız, söylediğiniz ya da söylemediğiniz şeyler için mutlaka kendinize kızgınlığınızda içinizde giderek büyümüştür. Tabi bu da ruhunuzu bir yangın yerine çevirmiştir. Affedin gidin gari kendinizi. Sonuçta bu dünyaya hepimiz öğrenmeye gelmedik mi? Hata yapmaya gelmedik mi? A keşki tüm bunları yaşamasaydık,  keşki ruhumuzu yangın yerine çevirecek deneyimlerden geçirmeseydik diyoruz değil mi? Ya her şey olması gerektiği gibi olmuşsa. Ya bütün bunları deneyimlememiz gerekiyorduysa ne olacak. Artık ah vah etme zamanı değil, öğrenip, ders alıp yola devam etme zamanı..

Ne olur artık kendimizi sevelim, affedelim, çevremize ışığımızı yayalım, el ele tutuşup önce yakın çevremizi, sonra halka halka büyüyerek dünyayı daha iyi bir yere getirmeye çalışalım. Ama nasıl merdivenler teker teker çıkılırsa, bizde önce kendimizden ve içimizdeki duyguları temizlemekle başlamalıyız. Yoksa ne kendimize ne de çevremize bir faydamız olur.

Eee o zaman neymiş bugün önce kendimizi sonra herkesi affediyoruz ve uzun zamandır olmadığımız kadar rahat ve huzurlu bir şekilde arkamıza yaslanıp yemeğimizi afiyetle yiyoruz.

A bunu yaptıktan sonra hala kendimize ve başkalarına kızmaya devam mı ediyoruz ne olur vazgeçin, inanın kimseye bir faydası yok özellikle de size. Gidin reiki seanslarına, gidin bio enerji seanslarına, konuşun, dertleşin, enerjinizi dengeletin, bilmiyorum belki aklınıza başka bir şey gelmiştir, gidin onu yapın. Ne yaparsanız yapın ama lütfen bu yolda çalışın. Haaa geçmişi de temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp aklınıza getirmeyin, eski yemek nasıl mideyi bozarsa, kötü anılarda ruhu bozar unutmayın.

Önce kendiniz, sonra çevreniz sonra da dünya için yapın bunu. Hadi ne duruyorsunuz. Doğru çalışmaya…

Sağlıcakla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder