18 Nisan 2013

Sahi kaç kopyayız biz?

 
Aynı beden içinde kaç farklı ruh halini aynı anda yaşayıp, kaç farklı kişiliğe bürünebiliyoruz? Bu kişiliklerin hangisi biziz, hangisi fotoko­pimiz?
James Bond filmlerindeki kibar, yakışıklı ve aynı zamanda da güçl...ü İngiliz salon erkekle­rini hayran hayran izleyen kadın mı size daha yakın, yoksa motorsikletli bir James Dean serseriliğine tutulup maceralar özleyen mi?
Ne zaman Maryl Streep'in çehresindeki duruluğun ve gizemin büyüsüne kapılıp din­gin hayatlar hayal ettiğinizi, ne zaman herşeye boşverip Madonna'nın isyana ve günaha çağıran sesine koştuğunuzu kendinize itiraf edebilir misiniz?
Huzurlu bir dağ başında sadece ırmak şırıl­tısı ve kuş sesleriyle sakin bir hayatı düşleyen bıkkınlar mısınız, yoksa deniz kenarında bile televizyonlarım ve cep telefonlarını elinden bırakamayan gönüllü kent mahkumları mı?
Ya aynı anda ikisine birden özenmenizi nasıl açıklayacaksınız..?
Hangi kopyanız
"Kaçıp gidelim uzaklara diyor, siz sıkı sıkıya bu topraklara bağlı dururken...
Kinler, sevgiler, öfkeler, kahkahalar ve göz­yaşlarıyla örülmüş, çok kopyalı bir hayatı na­sıl kendinize bile söylemeye cesaret edemedi­ğiniz bir tür iki (üç-dört..?) yüzlülükle yaşayıp gittiğinizi farkediyor musunuz?
Her akşam haberlerin karşısında genç me­zarların ardından gözyaşı dökerken, sonra nasıl birden unutup kendi bencil dünyanıza çekilebiliyorsunuz? Resmi bir toplantının ortasında, aklınızdan masanın üzerindeki kalın raporun sayfaların­dan oyuncak uçaklar yapıp, tek tek aşağı at­mak geçerken hala büyük bir ciddiyetle kös kös oturuyor olmanızı gülümseyerek mi ha­tırlıyorsunuz, üzülerek mi..?
Aklınızdan geçeni yapamamanın, ruhunuz kopya kopya çoğalırken asıl hayatı tek kopya olarak tüketiyor olmanın bedelini biliyor mu­sunuz? Kopyalarınızı, orjinal kimliğinizle konuştu­ruyor musunuz hiç...? İçinizdeki canavar, ruhunuzdaki melekle hesaplaşıyor mu? Hangisinin ne zaman, nasıl ortaya çıkacağı­nı denetleyebiliyor musunuz? Siz kopya sandıklarınızın bir bileşkesi misi­niz, yoksa kopyalarınız da aslınıza mı benzi­yor? Bilmeden her kopyada aslınızı yeniden mi üretiyorsunuz? Göçüp giderken ardınızda kaç asıl, kaç su­ret bırakacaksınız? Kaçının hatırlanmasını isteyecek, kaçından utanacaksınız? Sahi, kaç kopyasınız siz...? Hangisi sizsiniz, hangisi fotokopiniz...?
Can Dündar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder