6 Ağustos 2011

Kleopatra adasının kumları bir aşk hediyesiymiş…

[slideshow]

Yolunuz Marmaris tarafına düşerse gitmeniz gereken yerlerden biri Kleopatra adası… Buraya Çamlık köyünden  tekneyle ulaşabiliyorsunuz. Sezonunda daha yoğun olan bu tekne seferleri, sezon sonuna doğru paralel olarak azalıyor.
Kleopatra adası hem denizi ve kumu hem barındırdığı antik kentiyle çok güzel bir yer.

Kleopatra adasının çok romantik bir öyküsü de var… Büyük aşk yaşadıkları söylenen Kleopatra ve Sezar bu öykünün kahramanları… Sezar Kleopatra’ya öyle aşıktır ki taa Mısırdan 60 gemiyle  getirtir adanın kumlarını… Kleopatra’ya
sunduğu hediyelerden sadece biridir bu kumlar… Kumların dünyada bir bu adada bir de Mısır’da olduğu söyleniyor…
Adanın kumları gerçekten görülmeye değer… Hepsi aynı boy ve yumuşacık… Rivayete gore ateşe atsan yanarmış…
Kumları koruma altına almak için büyük çaba sarfediliyor ama giderek azalmakta olduğunu farketmemek mümkün değil…

Kleopatra adasına keyifli bir tekne turuyla vardıktan sonar  önce antik kenti ziyaret etmek istiyorum. Apollon tapınağını ve tiyatroyu görmek istiyorum. Hem antik kent adanın biraz iç tarafına denk geliyor. Biraz yürüyüş yapıp, terleyip arkasından o pırıp pırıl suya girmek daha cazip geliyor. Antik kente doğru giderken tarifi zor bir manzaraya şahitlik yapıyorum. Orada o manzaranın karşısında duruyorum. Ne ileri ne geri gidesim kalıyor. Sadece orada olmak istiyorum. O manzaranın karşısında
yaşamak istiyorum bir süre.

Bir süre sonra yola deviyorum ve antik şehre varıyorum. Doyasıya geziyorum eski anıların arasında. Tiyatroda biraz daha uzun kalıyorum Antik kenti dolaşırken hava giderek ısınıyor. Sahile doğru hızlı adımlarla geri dönüyorum. Kleopatra adasının  denizine atıveriyorum kendimi. Deniz pırıl pırıl. Altın rengi kumlara basıyorum. Uzun süre suda kalıyorum. İnsanın canı
denizden dışarı çıkmak istemiyor. Denizin hemen kenarında kaplumbağalar için ayrılmış bir bölge var. Kaplumbağalar her sene buraya gelip yumurtalarını bırakıp gidiyorlarmış… İpten  yapılmış bir sınır bu… Kumların üstünde herhangi bir iz yada yumurta görürmüyüm diye akıyorum ama hiçbirşey göremiyorum…

Denizdeyken etrafınıza baktığınızda  manzaradan nefesiniz kesiliyor. Denizin güzelliği bir yandan etrafın güzelliği öbür yandan aklınızı başından alıyor. Sık sık da yelkenliler geçiyor etraftan… İnsanın yelkenliye atlayıp gezesi geliyor…

Bu arada adanın horozları ayrıca anlatılmalı…Horozlar acaip besili ve güçlü...Birkaç taneler. Çok hızlı hareket ediyorlar. Vakitli vakitsiz ötüyorlar. Ve en korkuncu direk üstünüze geliyorlar. Ben de nasibimi alıyorum bu durumdan. Horoz direk üstüme doğru hareketleniyor. Kısa bir kovalamaca geçiyor horozla aramda. O bana doğru geldikçe ben yer değiştiriyorum. Fakat
sonuç alamıyorum, peşimden gelmeye devam ediyor...

Çareyi iletişim kurmakta buluyorum.Bu adaya barışçı amaçlarla geldiğimi ve dost olduğumuzu söylüyorum ve konuşmamın ardından  adaya huzur geliyor... Horoz sonunda ağacın dibine yerleşveriyor…

Kleopatra adasının tadı hala damağımdadır. Umarım kısmet olur da tekrar giderim. Umarım sizler de gidersiniz bu altından sahili olan adaya… Bizim horoza biz dostuz demeyi unutmayın sakın :)))

Sağlıcakla,

3 yorum:

  1. belliki siz cok uzun zaman once gıtmıssınız ben daha bugun ordaydım ve uzun zaman gecmemesıne ragmen ınanılmaz pislık ıcınde bakımsız.Hıc bır onlem alınmamıs yazık...

    YanıtlaSil
  2. çok çok yazık o zaman... o pırıl pırıl yerler ıçın uzuldum...

    YanıtlaSil