5 Şubat 2012

Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor!..."Yüzüncü Maymun" belki de sizsiniz.

Yüzüncü Maymun'un hikâyesi, gerçek bir hikâyeden alıntıdır...

Pasifik Okyanusu'nda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda Macaca   Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal   ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim insanları   tarafından gözleniyor.

1952'de Koshima Adası'nda bilim insanları  maymunların beslenmesi için  kumların içine tatlı patates bırakıyorlar.  Bu adanın maymunları da  tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama  yiyeceklerinin kumlu olması hiç  de hoşlarına gitmiyor. Ama can boğazdan  gelir diyerek kumlu da olsa  tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar.

Bir gün, on sekiz aylık İmo isimli dişi maymun bu soruna bir çözüm   buluyor, İmo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak   yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor, İmo'nun   arkadaşları da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi   annelerine de öğretiyor. Bu yeni davranış biçimi bilim insanlarının   gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar arasında yayılıyor.

1952  ve 1958 yılları arasında genç maymunlar, beslenmelerini daha  zevkli  hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı  öğreniyorlar. Bu  daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini  çocuklarını taklit ederek  onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin  maymunlar da kazanıyor.  Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve  gençlerden de öğrenilebileceğini  düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar  eden yetişkin maymunlar ise kumlu  patates yemeye devam ediyor. 1958'in  sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey  oluyor. Koshima maymunlarının bir  kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık  patateslerini suda yıkayarak yemeyi  öğrenmiş oluyor.

Bir  sabah, gün doğarken yüzüncü maymun da patateslerini yıkayanlar  arasına  katılıyor. İşte o an her şey değişiyor. Aynı günün akşamı,  adadaki hemen  hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya  başlıyor.

Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim yaratıyor!

Ama hikâye bitmedi. Bilim insanlarını şaşırtan asıl sürpriz, bu adayla   doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun   kolonilerinin de aynı anda patateslerini yıkamaya başlamaları... Yeni   bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli   bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi   olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor.

Yani, "Yüzüncü  Maymun Fenomeni" denilen bu fenomen şunu gösteriyor:  Yeni bir düşünce,  yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda insanlar  tarafından  biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir şey  oluyor.

Ama  "bilenlerin" sayısı belli bir kritik noktaya ulaştığı an, sadece  bir  kişinin daha "yeni yol"a katılması, toplum bilincinin aşama  geçirmesine  yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından  düşünülmeye  başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası...

"Yüzüncü  Maymun Fenomeni", Duke Üniversitesi'nden Doktor J.B. Rhine  tarafından  değişik deneylerde tekrarlanıyor. Sonuç her seferinde aynı.

Bugüne  dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya  süre  geldi. Zihinlerde hala taş devri korkularını taşıyoruz.  Yeniliklere  açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay  ediliyorlar, toplum  dışına itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir  yana söndürülmeye  çalışılıyor bu insanların... Einstein bile teorisini  ilk ortaya  attığında meslektaşları tarafından kınanmış. Sıradan insan  asla büyük  insan olamaz. Doğar, yaşar ve ölür. Buna yaşamak denirse!

Dünyada  mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu? Cesur  bir dünya  isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi  göze alan  insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe de çoğalıyor.  İnsanın,  insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü maymunun  aralarına  katılmasını bekliyorlar.

"Yüzüncü Maymun" belki de sizsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder