30 Aralık 2011

Bir seferinde bir öğrencisi Konfüçyüs’e, nasıl mutlu olunacağını, nasıl saadete erişileceğini sormuştu...

Bir seferinde bir öğrencisi Konfüçyüs’e, nasıl mutlu olunacağını, nasıl saadete erişileceğini sormuştu. Konfüçyüs,”Garip bir soru soruyorsun, bunlar doğal şeylerdir. Hiçbir gül, nasıl bir gül olunacağını sormaz.” Dedi.


Üzüntü ve mutsuzluk sözkonusu olduğu sürece mezarında yeterli zamanın olacak; o zaman doya doya mutsuz olabilirsin. Fakat canlıyken tam olarak canlı ol. Bu bütünlükten ve yoğunluktan mutluluk ortaya çıkacaktır ve mutlu adam kesinlikle dans etmeyi öğrenir. O zaman bu gezegenin tümü olgunlaşır, bilinçlenir. Üzüntülü ve mutsuz adamın kesinlikle bilinci olmaz, onun için bulanıktır, donuktur, ağırdır, karanlıktır. Sadece kalpten bir şekilde güldüğünde, ansızın patlayan bir flaş gibi tüm karanlık kaybolur. Gülerken sen hakiki sensin.


Üzüntülüyken orijinal yüzünü toplumun senden beklediği sahte bir kimlikle kaplıyorsun. Hiç kimse senin sokaklarda dans etmeye başlayacak kadar çok mutlu olmanı istemez. Hiç kimse senin kalpten bir şekilde kahkaha atmanı istemez, aksi taktirde komşular duvara vurmaya başlayacaktır, mutluluktan rahatsız olurlar çünkü… Mutsuz insanlar, mutsuz olmayan hiç kimseye tahammül edemezler.


Sokrates gibi insanların yegane suçu, muazzam bir şekilde mutlu insanlar olmalarıydı ve onların mutluluğu, mutsuz olarak yaşayan büyük kitlelerde çok büyük bir kıskançlık yaratmıştır. Kitleler böylesi mutlu insanlara tahammül edemez, onlar yok edilmelidir, çünkü onlar içlerinde sakladıkları başkaldırıdan korkuyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder