18 Ocak 2013

Kayınvaldeyle Tanışıcam... İyi Güzel De Ne Giyicem..



Son zamanlarda ayrılık, ihanet, hırs, kin, intikam gibi konulara çok daldık madalyonun diğer yüzünü ihmal ettik. Unutmayalım ki bu hayatta, aşk,sevgi,evlilik, çocuk, mutluluk, huzur gibi duygular da var. Sanırım zihnimiz hayatı ikilemlerle anladığı için böyle şeyler oluyor. Gündüzü geceyle, yazı kışla anladığımız gibi, sadakati ihanetle, aşkı sevgisizlikle anlayabiliyoruz.Boşanan kadar evlenen, ayrılan kadar barışan olduğunu unutuyoruz.

Geçenlerde evlenecek bir arkadaşımla yolda karşılaşınca birden bu durum kafama dank etti. Ayşegül'e ''Ne yapıyorsun'' dedim. ''Hiç ne olsun EVLENİYORUM,BEN EVLENİYORUM'' diye bağırmaya başladı. Biz sokağın ortasında sevinçle beraber dönmeye başladık. Mert'i çok sevdiğini bildiğimden onun adına çok mutlu oldum.'' Eeee Anette dedim, artık teraziyi mutluluktan yana çevirmenin zamanı gelmiş aha bu da işaretin'' dedim kendi kendime...Böyle olunca aklıma evlenmek üzere olan arkadaşlarım geldi ve onların kayınvalde'yle tanışma hikayelerini paylaşmak istedim...

Simla üç senelik bir ilişkiden sonra Mustafa'yla evlilik kararı aldıklarında havalara uçmuş ve ailece tanışacakları gece ne giyeceğinin derdine düşmüştü. Tamam Mustafa'nın annesiyle daha önce tanışmışlardı ama bu resmi bir yemek olacaktı. Ve o çok güzel olmak istiyordu. Boğaz'da bir balık restoranında yemek yenmesi kararlaştırılmıştı. Simla saçlarını at kuyruğu yapmaya ve yüzüne hafif bir makyaj yapmaya karar vermişti ama ahhh o ne giyilecek derdi yok muydu onu öldürüyordu.

Önce annesiyle,sonra kardeşiyle,sonra arkadaşlarıyla, sonra annesinin arkadaşlarıyla alışverişe çıkmıştı ama bir türlü istediği kıyafeti bulamıyordu. O çok dekolte,o basit,o spor,o çok kadınsı,o çok renkli,o çok düz, bunun altında ayakkabı bulamam derken çıldırmak üzereydi. Nihayet aradığı elbiseyi taaaa ilk girdiği dükkanda bulunca sinirinden gülmeye başladı. A dedi bunca zaman aradığım şey zaten gözümün önündeymiş.Kıyafet alındı herkesin onayına sunuldu ve jürinin kabuluyla yemekte kıyafetin giyilmesine karar verildi.Ve o malum gün berberlere gidildi, bin bir özenle seçilmiş kıyafet giyildi, süslenildi, püslenildi ve aileler resmi olarak tanıştı. Ne diyelim onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...

Ama Simla'nın o günlerce ne giyeceğim diye delirmesini herhalde hiç unutamayacağım. Aslında bu Simla'ya ögzü bir durum değil, hepimiz böyle özel günlerde, günün anlamını bir tarafa bırakıp giyimimize, saçımıza, başımıza odaklanmakta bir numarayız.Olayın ciddiyetinden kaçtığımızdan mıdır nedir bilemiyorum kıyafete bağlanmış gidiyoruz Belkide bu adamla hayat nasıl olur,aynı dünya görüşüne sahip miyiz, beni ileri götürür mü ,onu hep sever miyim,ona hep güvenir miyim, kayınvaldem beni hep el üstünde tutacak mı,onu saygıda nasıl kusur etmem gibi düşüncelere takılsak korkup olayı bozacağız. Yalan mı? Biz de ne yapıyoruz bari kıyafete takalım da gerisi gelir. Gerçekten bazen hayatta insanın gözünü kapatıp karar vermesi gerekiyor ,evlilikte bu kararların başında geliyor. ''Ya hırro ya merro'' dedikleri, yani ''ne olacaksa olsun düsturu'...

Tabi ben bu kadar yazdım,yazdım ama sizin aklınızın nereye takıldığını biliyorum...Ya şu Simla ne giydiki acaba...Hadi Anette laf salatasını bırakta Simla'nın ne giydiğini anlatta bizim de fikrimiz olsun...Yaln mı arkadaşlar Yalan mı ?Peki tamam anlatıyorum...Kısa kollu siyah bir elbise ama hepten siyah değil, göğüs dekoltesinden aşağısı siyah, üstü beyaz ve işli. Taopuklu ayakkabı ve küçük bir çantaylada işi tamamladı Simla. Bana göre biraz fazla şık olmuştu ama sonuçta bu onun günü onun kararı. Öyle değil mi arkadaşlar...

Eee paylaşın bakalım siz böyle bir günde ne giyerdiniz...

Sağlıcakla,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder