21 Aralık 2011

“Biz konuğumuzu üşütür müyüz ?”




Genç adam, antika merakı nedeniyle Anadolu’nun en ıssız köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği antikaları yok pahasına satın alarak geçimini sağlıyordu. Kış kıyamet demeden sürdürdüğü yolculuklar sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi. Fakat bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, yaşlı bir adam tarafından bulunup yaşlı adamın kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam, antikacının yürümesine yardım ederken “Günlerdir hastaydım, odun kesmek için ilk kez dışarıya çıktım” dedi. “Meğer seni bulmak için iyileşmişim.” Diz boyu karla boğuşup kulübeye geldiklerinde, antikacının beyaz göre göre donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzininin çevresini saran iskemleler, onun şimdiye dek gördüğü en güzel antikalardı.


Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı. Yaşlı adam, konuğunu yatırmak için acele ediyordu. Ona birkaç lokma bir şeyler ikram edip sedirdeki yatağını hazırlarken “Bugün soba yakamadım evladım” dedi. “Ama bu yorganlar seni ısıtır.” Ev sahibi yıllar önce ölen eşiyle paylaştıkları odayı geçerken, antikacı da tiftikten örülen battaniyelerin arasına gömüldü. Ancak tüm yorgunluğuna karşın uyuyamıyordu. Ertesi gün gitmeden önce ne yapıp edip o iskemleleri almalı, bunun içinde iyi bir senaryo uydurmalıydı.


 Örneğin yaşamını kurtarmasına karşılık yaşlı adama birkaç koltuk satın alabilir ve eskimiş olduğu bahanesiyle dışarıya çıkarttığı iskemleleri, çaktırmadan minibüsün arkasına atabilirdi. Hatta onları kaptığı gibi kaçmak bile olanaklıydı. Yürümeye bile hali olmayan yaşlı adam onun peşinden koşacak mıydı sanki? Genç adam, kafasındaki fikirleri olgunlaştırmaya çalışırken dalıp dalıp gidiyor ve rüzgarın sesiyle uyandığı zamanlar, kaldığı yerden devam diyordu. Bu arada yaşlı adamın sabah namazına kalktığını fark etmiş hatta hayal meyal olsa bile odun parçaladığını duymuştu. Gözlerini açtığında, onun kuzine üzerinde çorba pişirdiğini gördü. Yattığı yerden başına gelenleri düşünürken, iskemleleri anımsadı, hafifçe doğrulup çevresine baktı. Aman Tanrım ! İyisi büyük iskemlelerin hiç biri ortada yoktu.


Yaşlı adam, akşam ki planını hissetmiş ve belki de uykudaki konuşmasını duyarak onları emin bir yere kaldırmıştı. Sakin görünmeye çalışarak “İliğim, kemiğim ısındı” dedi. “Çorbanızda ne güzel koktu doğrusu.   Ama akşamki iskemleleri göremiyorum.”


Yaşlı adam, odanın köşesine yığdığı iskemle parçalarından birini daha sobaya atarken: “İskemle dediğin dünya malı evladım.” dedi.


“Biz konuğumuzu üşütür müyüz ?”


1 yorum:

  1. Adamlar Bilirim Çürük
    Adamlar Bilirim Rozetleri
    Yüreklerinden Büyük.

    Adamlar Bilirim Coşkun
    Adamlar Bilirim Durgun
    Adamlar Bilirim Adları
    Boylarından Uzun

    Adamlar Bilirim İri
    Adamlar Bilirim Ufak
    Adamlar Bilirim ki Sözleri
    Eserlerinden Parlak…

    Adamlar Bilirim Anlamamış.
    Anlamayacak Ne Olduğunu
    Adamlar Bilirim Dolduramamış,
    Dolduramayacak Koltuğunu…

    Adamlar Bilirim Yamuk Eğri…
    Adamlar Bilirim Maskara
    Adamlar Bilirim Elleri
    Eldivenlerinden Kara…

    Sabahlar Bilirim, Öğlenler,
    İkindiler, Akşamlar Bilirim
    Ve Günlerin Gecelerin
    Dışında Yaşayan Adamlar Bilirim…

    ARİF NİHAT ASYA

    Bu şiir geldi aklıma yazıyı okuyunca... Bunca adam sıfatlıların çokluğunda bu yaşlı adam gibiler rağbet görmez nedense. Selam olsun yaşlı adama... Adam gibi adamlara selam olsun.

    YanıtlaSil