1 Şubat 2012

Çabalıyorum fakat, duygularımın iki yüzü beni istikrarsız yapıyor...

Başucumda Merih bey var. Evhamlı ve hırslı biri. Kendisiyle pek anlaşamıyoruz... Beni çok zorluyor...

Zuhal hanım özgürlüğüne düşkün. Gezmek, görmek istiyor. İnançlı ve soğukkanlı. Ona ayak uydurmakta zorlanıyorum... Çabalıyorum fakat, duygularımın iki yüzü beni istikrarsız yapıyor...

Su, toprak gibi değil... Bazen çok karanlık; güneşi görünce ise pırıl pırıl...

Toprakta yürümek, ayağımı yere sağlam basmak beni daha güvende hissettiriyor fakat, gözüm göklerde. Havaya bakıyorum, uçsuz bucaksız. Aklım hafzedemiyor sınırlarını. Bazen en yoğun, bazen en şeffaf, bazen de en derin ve karanlık...

Yüzüm sakin ama, mimiklerim oynak sanki...

Telâşlıyım ve biraz da kaygılı. Şaşırmak istiyorum düşününce düşmeden...

Köşeli laflar üretiyor beynim... Aklımın odalarında kapıları zorlayan ihtiyatlı bir serkeş...

Elinde bir akrep ve kendini sokuyor yalnızlığına çare bulmak istediğinde... Derin ve ihtiraslı hissedişler, kana karışan zehir sonrası kilitliyor ve acıtıyor..

Üstelik sevgiye muhtaç... İlginç ama, durağan hayâllerimde saklı gerçeğim... Bu yolculukta Merih beyle zorlu günler geçireceğim...

Hiperaktif, dönüşken ama, derin duygularım, otlakta yön bulmama ne kadar yardımcı olacak?

Kurtlukta kıtlığın bittiğini görebilecek miyim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder